03 Nisan 2014

Kaybedenler III: CHP yine başardı…

'BDP'ye yani Kürt siyasal hareketine giden oyların CHP'ye yönelmesi için ciddiye alınır bir sebep göremiyorum. Seçmen de görememiş olacak ki Kürt illerinde CHP oyları yüzde 1 ya da 2 ile ölçülüyor'

CHP seçimden çok, ama çok öncesinden kendi içinde kilitlenmiş bir partiydi. Seçim rüzgarı da bu kilitlenmişliği açamadı. Zaten öyle rüzgarla filan açılabilecek bir kilitlenme değil. “Elim varmıyor ama yine de AKP’nin geriletilmesi, Tayyip Erdoğan’ın burnunun sürtülmesi için CHP’ye oy vereceğim” diyenlerin çabası sonucu değiştiremedi. “Bu kadar kirlenmiş, demokrasiden böylesine pervasızca uzaklaşmış AKP’ye oy vermek istemem” diyenlere  “Öyleyse gel CHP’ye ver” diyebilecek bir açılım ve atılıma tanık olmadık.

Tersine Ankara’da “Sosyal demokrat eğilimliler zaten çantada keklik. MHP kanadından da oy alalım” hesabı ile Mansur Yavaş’tan, İstanbul’da popülist bir siyasetçi olmaktan öte bir hüneri, marifeti bilinmeyen Sarıgül’den, Hatay’da AKP’nin yeniden aday göstermediği belediye başkanından medet umdular. Hatay da bu hesap tuttu; Ankara ve İstanbul’da tutmadı.

Hepsinde de tutsaydı CHP’de ne değişmiş olacaktı?

Oy oranları üstünden değerlendirme yapmak bir yana; bu tercihler sosyal demokrat bir parti olma iddiasındaki bir siyasal harekete yakışır mı? Bir sosyal demokrat parti adaylarının sağdan oy çekme ihtimaline mi yaslanır, ilkelere ve topluma umut saçacak bir programa, projelere, çözümlere mi?

Yine de CHP’li olmayan, CHP’den umut beslemeyen pek çok kişi bağrına taş basıp CHP adaylarına oy verdi. Cin zekalı genç bir kadın meslektaşımın tweetini hatırlıyorum: “Gidip Sarıgül’e oy vereceğim, sonra da kendimi asacağım” diye yazmıştı…

Sonuç: AKP yüzde 45, CHP yüzde 28.

Niye ?

Bir gazete yazısının sınırları içinde cevaplamaya çalışacağım.

*    *    *

CHP’nin bu seçimlerde de elde ettiği yüzde 30’un üstüne çıkamayan oylarını artırabilmesinin tek yolu var: Kendisine verilmeyen AKP’lilerin, MHP’lilerin, BDP’lilerin oylarının bir bölümünü kendine çekebilmek.

Sondan yürüyelim.

BDP’ye yani Kürt siyasal hareketine giden oyların CHP’ye yönelmesi için ciddiye alınır bir sebep göremiyorum. Seçmen de görememiş olacak ki Kürt illerinde CHP oyları yüzde 1 ya da 2 ile ölçülüyor.

MHP oylarına gelelim. MHP oylarını kendine çekebilecek bir CHP, artık CHP olabilir ve CHP kalabilir mi ? Tabii bu seçenek CHP’de kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan milletvekillerinin, üyelerin ve seçmenlerin partiden tümüyle kazınması ile mümkün.  O zaman bile milliyetçiliğin en hasını yapan aslı varken niye CHP’yi tercih etsinler ki?

Ne kaldı?

AKP.

Kimse kalkıp “Bu mümkün değil” demesin. AKP’ye akan yoksul, emekçi, dar gelirli seçmenlere umut saçacak bir sosyal demokrat partinin bu zinciri kırması elbette mümkün. Uzun analizlere girmeden söyleyelim: Ecevit 1973 seçimlerin 185 milletvekili ile, 1977 seçimlerinde yüzde 42 oy ve 213 milletvekilleri ile genel seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Bu oyları, bugün AKP’ye oy akıtan seçmenlerden devşirdi.

Demek ki oluyormuş…

Ama bugün olmuyor.

Acep niye?

*    *    *

Yazının başına dönelim

CHP kilitlenmiş bir parti. İçinde bir arada olamayacak; olduğunda ise partiyi güven veren, inandırıcı, kitlelere umut aşılayan bir program üretemeyecek, üretilse de o program çerçevesinde buluşamayacak kanatlar var.   

Öncelikle “ulusalcı” olarak adlandırılan kanat. Çağdaşlık sosuna bulanmış bir milliyetçiliği yer yer ırkçı savrulmalarla savunuyorlar. Üstelik sosyal demokrasi ile milliyetçiliğin (=ulusalcılığın) iki zıt kavram olduğunu umursamadan kendilerini “sol” diye de tanımlıyorlar. Sosyalist Enternasyonale üye bir partide milliyetçilerin ne işi olabileceğini sorgulamıyorlar. Gerek parti meclisinde, gerek parti tabanında hiç de azımsanmaması gereken bir ağırlıkları var.

Kendilerini içtenlikle sosyal demokrat olarak tanımlayanlar. Milliyetçi yargı ve önyargılardan uzaklar. Ama gerek parti yönetiminde, gerek tabanda güçlü değiller.

Ve siyaset cambazları. İlkeler değil, delege hesapları üstünde uzmanlaşmışlar ve partinin tepelerinde her zaman belli bir ağırlık taşıyorlar.

Eh, böyle üç kanat bir siyasi partiyi kilitlemez de ne yapar?

Kilitlenmiş bir parti ise –mesela- bir seçim kampanyasını “Öteki parti ne kadar kötü” üstüne kurar. Dediği doğrudur. Ama “Senin iyi olduğunu kabullenmek için bana ne diyorsun; o kötü partinin kötü yaptığına karşı senin iyi yapacakların nelerdir” sorusunun cevabı kocaman bir hiçtir.

Öyle olunca da aşırı kirlenmiş, demokrasiden hızla uzaklaşmakta olan AKP yüzde 45 oy alırken, CHP yüzde 25’ten yüzde 29’a çıktık diye kendini teselli etmeye çabalar.

AKP gibi bir partinin karşısında seçim kaybetmek bir hüner olsa gerek.

CHP bunu yine başardı.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"