Kassandra, Troja kralı Priamos’un kızıdır. Kâhindir (=Bilicidir). Gelecekten haber verir. Bu yetiyi ona Güneş ve bilgelik tanrısı Apollo vermiştir. Ama lanetli bir yetidir bu. Kassandra sadece felaketleri haber verebilir. Yaklaşan ölümü, akacak kanları, karanlığı, yıkımı, çöküşü...
Kassandra, Troya kentinin acı ve korkunç sonunu da önceden gördü. Haber verdi. Ama kimse umursamadı onu. Sonra?.. Sonra Kassandra haklı çıktı...
Kentleri yakılıp, yıkılan, erkekleri öldürülen, kadınları ve çocukları köle olarak götürülen Troyalılar arasında Kassandra da vardı. Akha krallarından Agamemnon’un esiriydi. Kassandra son kehanetini yaptı. Tek umutlu, tek “iyi haber veren” kehanetiydi. Kendine kurtuluş muştuladı. Gördüğü yakında öleceğiydi. Öldü. Esirlikten ve Agamemnon’un koynuna girmekten kurtuldu...
* * *
Buraya kadarı mitolojiydi. Masaldı...
Son birkaç gündür meslektaşlarım, yakın çevrem, uzak çevrem, vapurda kulak misafiri olduklarım ve ben ve belki de sen, biz... Hepimiz birer Kassandra gibiyiz. Felaket habercisi Kassandra gibi...
PKK’nin Reşadiye cinayeti ve ardından Anayasa Mahkemesi'nin DTP’yi kapatma kararı hepimizi birer Kassandra yaptı.
Hepimiz... Hepimiz değilse bile çoğumuz yaklaşan uğursuz, kanlı günleri düşünüyor ve ürküyoruz.
Belli. Reşadiye baskını ile iyice belli oldu: PKK, Kürt sorununa çözümü parlamento düzleminde de aramaktan vazgeçti. Anayasa Mahkemesi'nin kararı ardından geldi. O karar çıktığında PKK tercihini yapmıştı. Anayasa Mahkemesi'nin kararından günler önce DTP eşbaşkanı Emine Ayna’nın “Tabanımız bizi dağlara çağırıyor” sözlerinin anlamı buydu.
Bu uğursuz tercihin gerekçesi üstüne dolaysız bilgilere sahip değiliz. Ama akıl yürütebilir, çıkarsamalara dayanan çözümlemeler (=analizler) yapabiliriz.
25 yıldır silahların diliyle konuşan, Kürt yurttaşlarımızın geleceğini silahların diliyle çözmeye koyulan ve sadece silahların dilinden anlayan PKK şefleri, olası bir barışçıl çözümün, kaçınılmaz olarak kendilerinin “uzmanlık alanını” anlamsız ve sadece silahların diliyle konuşabildikleri için kendilerini “dilsiz” kılacağını gördüler ve bunu reddettiler.
DTP’de gözlerini ve kulaklarını Parti Meclisinin kararlarından önce Kandil’e ve İmralı’ya çeviren kanat da bu “reddi” paylaşmış gibi.
Parlamentodan çekilerek bu alanı terkettiklerini ilan ettiler.
Parlamentodan çekilince siyasetin dili artık şiddetin ve silahların diline dönüşür.
Şiddetin şiddeti doğuracağını, silahların diliyle konuşanların ister istemez karşısında aynı dili konuşanların bulunacağını PKK şefleri bunca yıllık deneyimleriyle biliyorlar. İyi biliyorlar. Bunu tercih ettiler...
Ülke aydınlarının, barışçıl çözüm için son umut kırıntısını da inatla savunanların çağrıları sanki sağır duvarlara çarpıyor...
* * *
Hepimizi birer Kassandra’ya dönüştüren günler yaşıyoruz.
Hepimizin birer Kassandra’ya dönüştüğü bir sofra sohbetinde konuşulanları kavrayamayan ama kötü günlerin soluğunu duyan küçücük bir kız annesine fısıldadı:
- Korkuyorum anne !..
Küçük kız İstanbul’da yaşıyordu.
Hiç şaşmam. Aynı saatlerde, belki de aynı anda uzak bir Güneydoğu mezrasında, küçücük bir Kürt kızı anacığına sokulup “Korkuyorum anne” dediyse hiç şaşmam...