16 Kasım 2020

Kaçın, AKP ekonomide ve hukukta "reform" yapacak!

Önümüzdeki günlerde hukukta olumlu bir adım atıldığı izlenimi vermek için birkaç tahliye yapılabilir. Ama AKP iktidarının "hukuk reformu" dediği çok farklı bir amaca hizmet edecek sefil bir adımdan ibaret

Yandık, hem de fena yandık. Bunca yıldır ekonominin ve hele hele hukukun canına okuduktan sonra AKP Reisi ekonomide ve hukukta reform yapmaya karar vermiş…

Benim gibi meslek zoruyla ya da meraktan AKP medyasını didik didik okuduysanız ve okuyorsanız fark etmişsinizdir, o mahallede "reform ateşleri" tutuşmuş. O kesimden doğal olarak iyi haber alabilen Nagehan Alçı, Haber Türk’te aynen şöyle yazdı:

"… Benim tek endişem var… O da Tayyip Bey’in başlattığı bu haklı reform ateşinin AK Parti içi savaşlara kurban gitme ihtimali. İslami kesimin içinde benim boyutlarını anlamakta zorlandığım seviyede bir iç savaş var. Kim kimi tasfiye edecek kaygısı ve korkusuyla kimse sağlıklı düşünemez hale gelmiş. Herkes her an saf değiştiriyor. Herkes konumunu ve makamını korumak için her an boyut değiştiriyor…"

Eğitimi, kültürü, kökeni, giyimi kuşamı, tarzı, edası ile AKP’nin "dinbaz" kesiminde yer almayan ("Öyleyse orada ne işi var" diye sormayın lütfen. Cevap dedikoduya girer) bu genç hanım besbelli ki gaza gelmiş. Tayyip Erdoğan’ın "Ekonomi ile hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz" cümlesini ülkede sahiden evrensel hukuk ilkeleri egemen olacak, özgürlük istemeyi suç sayan zihniyet bir anda siliniverecek gibi algılıyor ve algılatmaya çabalıyor.

O cephede korkan korksun, çürük düşlere kapılan düş görmeye devam etsin de bizim mahallede benzer beklentiler içine girenlere ne demeli?

Kimilerine göre Osman Kavala ve Ahmet Altan ve Selahattin Demirtaş yakında tahliye edilecekler; bundan böyle AİHM kararları gecikmeden uygulanacak, Anayasa Mahkemesi kendisinin "bir Anayasa mahkemesi" olduğunu hatırlayacak falan filan…

Yıldıray Oğur, Cumartesi günü Karar’da, estirilen bu havayı hınzır bir mizahla tanımladı: Geç kalmış aydınlanma süreci…

Sahi nereden çıkıyor bu beklentiler ve AKP Reisi durup dururken ne demeye hukuk ve ekonomi seferberliği ilan etti?

Sorunun cevabı epey sıkıcı bir uğraş gerektiriyor: Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta yaptığı bütün konuşmaları tek tek ele almak, satır satır okumak..

Biliyorum berbat bir uğraş. Ama başka çare yok.

AKP Reisi’nin son dört konuşmasının tümü okunduğunda hukuk reformunun da, ekonomik reformun da, seferberliğinde ne olduğu apaçık ortaya çıkıyor.

Para bitmiş, ülkenin kasasında fareler cirit atmaya başlamış. Oysa ödenmesi gereken ve vadeleri yaklaşmış yüklü borçlar var. Döviz cinsinden borçlar bunlar ve hem özel sektörün, hem bankaların ve hem de son Türk devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin hazinesinin

Ekonomi ithalata bağımlı ve ithalat döviz demek. Yani ülkeye acilen döviz girmesi lazım. Uluslararası tefeci kuruluşlar (bakmayın banka, yatırım fonu filan gibi fiyakalı adlarına, tefecidir onlar), için ekonomi çekici ve kârlı hale getirilmeli; borsaya "yabancılar" akın etmeli, TC devletine nazlanmadan, uzatmadan kredi açmalılar.

Peki bu nasıl olur?

Eskiden IMF’nin kapısı çalınırdı, onun acı reçetesinin harfiyen uyulacağı devlet imzası ile güvenceye bağlanırdı.

Ancak, büyük ekonomi dehası Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla kahraman ve yüce AKP iktidarı IMF kapısını asla çalmayacaktır.

Peki ne yapılacak?

Dedim ya, AKP Reisi'nin konuşmalarını satır satır okuyun. Cevap orada ve pek açık: IMF ile iş bağlamadan IMF reçeteleri uygulanacaktır. Reis’in acı reçete dediği de bundan ibarettir.

Ekonomik "reform" dedikleri bundan ibaret.

Ha, bir de hukuk reformu vardı değil mi?

Önümüzdeki günlerde hukukta olumlu bir adım atıldığı izlenimi vermek için birkaç tahliye yapılabilir. Ama AKP iktidarının "hukuk reformu" dediği çok farklı bir amaca hizmet edecek sefil bir adımdan ibaret.

Onu da yıllardır hukuk adına bir şey bırakılmazken, bu ülkede Adalet Bakanı olup hâlâ hukuktan yana bir siyasetçiymiş havası estirmeyi başaran Abdülhamit Gül pek veciz açıklamış:

"Anayasa Mahkemesi karar verip mahkemenin uyar mı uymaz mı gibi bir öngörülebilirliğin olmadığı yerde yatırımda hukuk öngörülebilirliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Siyah dizilen sözcük her şeyi açıklıyor. Hukuk reformu dedikleri yabancı yatırımcı ve sermayeye "Korkmayın gelin. Paracıklarınız da kârlarınız da güvende olacak. İstediğiniz zaman çıkıp gidebileceksiniz. Size asla dur, çüş demeyeceğiz.Valla billa. A-ha da bunun hukuksal garantisi" demekten ibarettir…

* * *

Dönün bu Tırmık’n ilk cümlesine: "Yandık, hem de fena yandık" denmiş.

Sakın "Zaten yanmıştık" diye itiraz etmeyin. Beterin beteri var diyen halk deyişini hatırlayın…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"