İstanbul Üniversitesi’nin (İÜ) bir rektörü var: Mahmut Ak. 2015 ilkbaharında yapılan rektörlük seçiminde Profesör Raşit Tükel’in 1202 oyuna karşılık ancak 908 oy alabildi ama YÖK’ün tercihi Nakşibendilerle güçlü ilişkileri olan Mahmut Ak’tan yana oldu. Tokat’ta doğan, Tokat İmam Hatip Lisesi'nden mezun olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Tarih Profesörü Mahmut Ak, AKP’nin Reisi'nin de tercihi ile rektör olarak atandı.
O gün bu gün İÜ’nin başında bir "AK rektör" var. Yani kendisine "AK parti" denmesini inatla isteyen AkePe’ye yaraşan bir rektör.
Geçmiş marifetlerini bir yana bırakalım. Ama son marifeti epey insafsızdı, acımasızdı. Öğrencileri öğrenci olarak değil, müşteri olarak gören bir zihniyetin dışavurumuyla, öğrencilere günde üç öğün ucuz yemek olanağını durup dururken günde tek öğüne indiriveren bir karara AK Rektör imza attı. 500 lira burs alan öğrencilere "Günde tek öğün nenize yetmiyor? Üç öğün istiyorsanız cepten ödeyeceksiniz" denmekteydi.
İÜ öğrencileri ayaklandı. Ayaklandı dediysek devleti, yerli ve milli hükümeti yıkmak için değil, günde tek öğüne indirilen yemeklerin yeniden üç öğüne çıkarılmasını istemek için ayaklandılar.
Cevap AK Rektör'ün talebi üzerine polisten geldi. Herhalde birkaç gün önce İstanbul Üniversitesi’nin görmüş geçinmiş, nice öğrenci direnişlerine tanıklık etmiş ana kapısının önündeki polis vahşetini internetten gördünüz, bazı haber kaynaklarında okudunuz. Polisin kızlı erkekli gencecik öğrencilerin kafasına, yüzüne, beline, eline, koluna insafsızca -hayır "insafsızca" yetersiz oldu- hınçla, düşmanca vahşice inen copları "ayaklanan asileri" bastırmayı amaçladı.
Ama olmadı. Gençliğin ateşi, zorbalığın önünde eğilmedi, bükülmedi ve sonunda gençler değil AK Rektör dize geldi; yeniden günde üç öğüne dönüldü. Bu karar AK Rektör tarafından pişkin bir üslûpla açıklandı. Açıklama şöyle ayıp bir cümleyle bitiyordu: "Önceliğimiz her zaman öğrencilerimizdir…"
AK Rektör herhalde "Vahşice coplanmada önceliğimiz öğrencilerimizdir" demek istedi…
* * *
AK Rektör, sonra tükürdüğünü yalamak zorunda kalsa da marifet gösterir de İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektörü Mehmet Karaca geri kalır mı?
Rektör Mehmet Karaca’nın İTÜ’ye cami yaptırmaya kalkışmak, cuma namazı saatlerinden ders yapılmayacağını ilan etmek, Barış Bildirisi'ne imza koyan İTÜ’lü akademisyenler için "…devletimizin, ülkemizde sürmekte olan teröre karşı mücadelesini katliam ve kıyım olarak nitelendirdiği, üniversitemiz kadrolarında bulunan ve mezkûr bildiriyi imzalayan personel hakkında gerekli işlemin başlatılması…" gibi açıklamalarıyla zaten epey kabarık olan sabıka dosyasına kantin fiyatlarını protesto için boykota girişen öğrencilere saldıran özel güvenlikçi zorbaları görmezden gelerek bir halka daha ekledi.
İTÜ kantinlerini işleten madrabazlar yemeklere, çaya, kahveye, içeceklere ha bire zam yapmayı huy belleyince öğrenciler boykota girişmiş, kendileri çay ocağı kurmuş, kendi yaptıkları sandviçlerle filanla ucuz beslenme olanağı yaratmaya çabalamışlardı. Ancak kantin işleten madrabazlarla kolkola girmiş İTÜ’nün özel güvenlikçileri "devleti yıkmak için ayaklanan asiler"e ana avrat düz giderek, copla, tekmeyle, yumrukla saldırdılar ve İTÜ rektörü saldırgan özel güvenlikçileri görmezden geldi.
Ama bununla da yetinmedi. Kantin boykotunda yer alan ve güvenlikçi zorbaların saldırısına uğrayan öğrencilerden dördü hakkında soruşturma başlattı.
Bununla da yetinmedi, İTÜ’de tam sınav zamanı olmasına rağmen bu dört öğrencinin okula girmesini yasakladı. Yani sınava girmelerini önledi ve bunun kanunsuz olduğu umurunda bile olmadı.
* * *
Biri "AK Rektör", öteki saldırganlara karşı "yok Rektör"…
Türkiye’nin en eski ve en saygın iki üniversitesinin başında işte böyle birer rektör var.
AKP Reisi, onun partisi ve öğrencilerin yanında saf tutan bir avuç öğretim görevlisinin dışında kalan, olup biteni çekirdek çıtlatarak izleyen her iki üniversiteden akademisyenler ne kadar öğünseler yeridir…
İTÜ kantin boykotu