03 Ocak 2011

İstesek de, İstemesek de...

Yeni yıla bir arkadaş evinde girdim. Tanışıkları, dostlukları yıllar öncesine dayanan, ortak siyasal...

Yeni yıla bir arkadaş evinde girdim. Tanışıkları, dostlukları yıllar öncesine dayanan, ortak siyasal geçmişleri olan arkadaşlarla... Mezesi, içkisi bol, lezzeti daha da bol yemek arasında bir kaçımız evin balkonunda bir cigara molasına çıktık. Daha iki soluk çekmeden biri pattadanak sordu:
- Şu DTK için ne diyorsun sen?
O kafayla DTK’yı az daha Türk Dil Kurumu (TDK) sanıp “Bu nerden çıktı şimdi” diyecektim ki harf sırasının tutmadığını fark ettim. Yılbaşı gecesi, keyifli bir yemeğin ortasında arkadaşımız Demokratik Toplum Kongresi’ni soruyordu.
“Böyle bir gecede böyle bir sorunun, böyle bir konunun yeri mi” deyip terslemedim. Az ya da çok siyasetle ilgilenen, ülkesinin geleceği üstüne kafa yoran biriydi. Başka türlü sordum:

- Sahiden bu gece, bu saatte aklında bu soru mu var?
O çok bilinen fıkrayla cevap verdi:
- Hiç aklımdan çıkmıyor ki !.. 
Tek bir cigara için çıktığımız balkondan, beş kişi yeni açılmış bir paketin yarısından çoğunu bitirmiş olarak içeri girdik. 

*    *    *

Yeni yıl mahmurluğu geçtikten sonra eşe dosta, hısım akrabaya telefon filan edilip mutlu yıllar dilenir ve “N’aptınız, nasıl geçti yılbaşı” diye sorulur ya...
Sordum:
- Valla masaya Kürt sorunu oturdu, konuşup tartışırken az daha yeni yıla girişi kaçıracaktık...
Sordum:
- Yav n’olacak işte, yedik içtik; birbirimize ufak tefek hediyeler verdik; biraz sanat konuştuk; biraz Kürt sorununu tartıştık. İki dil meselesinde  bayağı heyecanlı tartışmalar oldu filan işte...
Sordum:
- Sorma, sorma... Ziyafet masası kurduk. Masaya ‘Bu gece siyaset yok, tartışma yok, sadece geyik muhabbeti serbest’ diye oturduk ‘Anadilde eğitim mi, anadil eğitimi mi’ sorusunda takıldık; neredeyse kavga çıkıyordu... 

*    *    *

Eğer 2011’den 2012’ye gireceğimiz gece yeni yılı sadece eğlenerek karşılamak istiyorsak (ben çok istiyorum) gazetede, TV’de, evde, kahvehanede, meyhanede, miting meydanında, üniversite kantininde, arkadaş sohbetinde, işyerinde, tiyatro fuayesinde, sinema antraktında, maçta devre arasında, vapurda, otobüste, trende bizler (Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları) bıkmadan usanmadan Kürt sorununu, Kürt sorunununa adil, insalcıl, demokratik ve barışçıl bir çözümün olanaklarını ve yollarını tartışmak zorundayız. “Eşit haklı yurttaşların Türkiye’sine nasıl varılır” sorusu üstüne kafa patlatmalıyız...
Kimse kaytarmaya kalkmasın. Kürt sorunu sadece Kürt yurttaşlarımızın değil, bütün Türkiye’nin sorunudur.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"