29 Eylül 2014

IŞİD: Zor soru – Zor cevap

Farkındasınız mutlaka, IŞİD düğümü gitgide kördüğüme dönüşüyor

Farkındasınız mutlaka, IŞİD düğümü gitgide kördüğüme dönüşüyor.

ABD’nin başını çektiği “koalisyon”un IŞİD yayılmacılığına, güçlenmesine, en azından geriletilememesine karşı bir şeyler yapacağı anlaşılıyor.

Peki, o şeyler ne?

Cumhurbaşkanı ve başkomutan Erdoğan’ın BM toplantısı için New York’a giderkenki “hık mık”ları, dönüşte çok ciddi bir “çark etme” haline dönüştü. Dönüş uçağında askeri konulara çok hakim bir uzman edasıyla konuştu:

“…Bir terör örgütü yalnızca hava operasyonuyla bitirilemez. Bir defa mütemmim cüzü karadır. Eğer karayla bağlantısı dışında bir de deniz varsa, deniz de buna dahil olur. Bütün olarak ele almak durumundasınız. Kara esastır” dedi ve ekledi. “Türkiye üzerine düşen görevi yerine getirecek”…

Nedir Türkiye’ye düşen görev?

Erdoğan bu konuda ihtiyatlı bir cümle kurdu:

…Eğer askeri bir harekât olacaksa; bizim hudutlarımız kim tarafından korunuyor, asker tarafından; dolayısıyla böyle bir tehdit altında olduğumuz zaman askeri harekât buna karşı yapılacaktır.. Sınırlarımız tehdit altına giriyorsa bu adımların da atılması lazım...

Bu cümleden ben Türkiye’nin IŞİD’e karşı yapılacak bir kara harekâtında sınır ötesine asker yollama niyeti olmadığını anlıyorum. Daha doğrusu, bu cümleyi böyle anlamak istiyorum.

ABD, Saddam’a karşı koalisyon kurup Irak’ı işgal edeceği günlerde “Irak’ta savaşa hayır” dedik; yeri göğü inlettik ve başardık. Irak işgaline Türkiye’den asker gitmedi. İyi oldu.

Peki, o günkü tutum ile bugün IŞİD’i vurmak için Irak ve Suriye topraklarına asker yollamak arasında çok büyük mü fark var?

IŞİD’e karşı verilecek mücadelede Türkiye’ye düşen kendi sınırlarını korumak için alması gereken her türlü askeri hazırlığı yapmak; Rojava’da IŞİD’le savaşan PYD güçlerine her türlü askeri ve insani desteği vermek olsa gerek.

*     *     *

Ancak Irak ve Suriye topraklarında IŞİD’in durdurulması da zorunlu. Ortada İslam adına ortaya çıkmış, gözünü kırpmadan insanlık suçu işlemeyi ibadet olarak kabul eden kanlı bir güç var. Bu gücün özellikle Irak’ın Sünni bölgelerinde azımsanmayacak bir kitle desteği var. Egemen olduğu bölgelerde IŞİD’e karşı bir direniş, bir itiraz gözlenmiyor. Yani tehlike yakın, üstelik gitgide büyüyor.

Gel gör ki ABD kara harekâtına Amerikan askerlerinin katılması sözkonusu olduğunda mırın kırın etmekte. Koalisyonda yer alan kimi AB ülkelerinin bunun sözünü bile etmiyor. Koalisyon’a katılan Arap ülkelerinin “Parası neyse veririz, silah lazımsa yollarız”ın ötesine geçmeyen açıklamalarını da bunlara eklersek cevabı zor bir soru çıkıyor karşımıza:

IŞİD kara harekâtı olmadan durdurulamayacak, tehlike olmaktan çıkarılamayacak ise bunu hangi ülkenin askeri yapacak?

Kimilerinin cevabı var, “Irak ordusunu güçlendirmek, askerlerini eğitmek, donanımlarını pekiştirmek gerek” diyorlar.

Musul’u tek kurşun sıkmadan IŞİD’e teslim etmiş bir ordudan söz ediyoruz. Bağdat’ta miting yapan Şii gençlerin askeri eğitimden geçirilip IŞİD’i durduracak bir güce dönüşmesi için acep kaç ay (yıl?) gerek?

Bir başka öneri daha var: IŞİD’e karşı koalisyonun harekâtı başlayınca verin Kürtlere silahı onlar IŞİD’i durdurur, deniyor.

Gel de “Alavere dalavere Kürt Memet nöbete” diyen halk deyişini hatırlama, hatırlatma…

Bugün Rojava’da, Kobani’yi kurtarmak için canını dişine takıp IŞİD’e karşı savaşan PYD güçlerine silah, savaş araç gereci desteğini esirgeyenlerin, yarın Kürtlere dönüp “Haydi aslanlar IŞİD’in hakkından gelirseniz siz gelirsiniz” demeye yüzleri olur mu ve Kürtler “Koalisyon” denen ortaklığın tetikçiliğini tek başlarına üstlenecek kadar saf mı?

Unutulmasın, IŞİD bir petrol okyanusunun üstündeki topraklarda doğdu ve o topraklarda güçlendi, güçleniyor. IŞİD’i sadece kafa kesen vahşiler ve emperyalist dünyanın damarlarında akan petrolü tehlikeye sokacak bir güç olarak tanımlayıp, onu doğuran koşullar hesaplamayan, Ortadoğu haritasını sadece petrolü güvenceye almaktan ibaret sefil bir stratejiyle çizmeye kalkışanlar IŞİD’i yok edemez. Bugün IŞİD’dir, yarın MIŞİD…

*     *     *

IŞİD durdurulmalı mı?

Elbette ve hemen.         

Peki kim durduracak ?

Dönün yazının başlığına: Zor soru ve zor cevap.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"