11 Mart 2014

Irkçı zorbalar HDP’ye saldırırken…

Biliyorum ortalık tozduman. Ergenekon ve benzeri davalardan tutuklananlar ardarda salıveriliyor. Yine de “Yargılama esas, tutuklama istisnadır”temel hukuk ilkesini savunacağım.

Biliyorum ortalık tozduman. Ergenekon ve benzeri davalardan tutuklananlar ardarda salıveriliyor. Yine de “Yargılama esas, tutuklama istisnadır” temel hukuk ilkesini savunacağım.

Bu davalarda “kurular”ın yanında yanan “yaşlar” da var, biliyoruz. Onlar için verilen tahliye kararının ayrı bir anlamı var. Beş yılı aşkın hapis yattıktan sonra yargı erkinin “Pardon” deyip beraat ettirmesi mümkün. O yüzden bir hukuksuzluğun gecikerek de olsa önüne geçilmesi elbette iyidir.

Ama “kurular” için ne diyeceğiz?

Birer devlet memuru olduklarını unutup devleti yönetmeye, neyin iyi, neyin kötü olduğunu bizim adımıza kararlaştırmaya kalkan; bu amaçla darbe olanakları, fırsatları arayanlar var. Fırat’ın bu tarafından epey, öteki tarafında “çok epey” kanlı cinayetlerde parmağı olanlar var. Bizzat mafya babası olan ya da mafya çeteleriyle işbirliği yapanlar var. Avukat cüppesini kuşanıp mahkeme salonunda Hrant Dink’i, Arat Dink’i, beni linç  kalkışan, darbe ortamı yaratma misyonuyla donatılmışlar var. Malatya’da misyoner boğazlayanlar, Danıştay’ı basıp yüksek yargıçlara kurşun yağdıranlar var…

Bu “kurular”ın, bu ruhları kurumuş, vicdanları kararmışların “Yasalar önünde herkes eşittir” ilkesi uyarınca serbest kalmalarına hukuksal açıdan söylenecek lâf yok. Ancak kamu vicdanının ağır bir yara aldığını da gözardı etmemek gerek. Yani olup biten kanunen doğru, hukuken rezalet…

Bunun sorumluluğu olağanüstü hantal yargı erkinin omuzlarındadır. Sadece Malatya Zirve Yayınevi cinayeti bile yeterli örnek. Suçüstü yakalanan katilleri yedi yıldır mahkum edemeyen bir yargı erki ile karşı karşıyayız. Artık “Geç gelen adalet adalet değildir” genelgeçer kavramı bile anlamsızlaştı. Geç gelen adaletten değil, gelemeyen adaletten söz etmek gerek.

Bundan sonrasında tutuksuz yargılanacak sanıkların sahiden yargılanmalarını istemek ve “kurular”la ilgili davaları yakından izleyen bilinçli yurttaşlar olmaktan öte yol yok.

*    *    *

Yazının başlığı ile buraya kadar okuduklarınız birbirine uymadı değil mi ?

Biliyorum.

Ama kimilerinin “Ortalık tozduman, hukuk ayaklar altında, sen tutmuş…” diye başlayan cümleler kurmalarını önlemek istedim.

HDP’nin seçim çalışmalarına yönelen ırkçı saldırılar  can alıcı önemde.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kürt siyasal hareketi ile elele tutuşmuş sosyalist solun oluşturduğu bir siyasal parti. Yerel seçimlerde belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri çıkarabilecek dört partiden biri. Dahası kusurlu demokrasimizin yakıcı ihtiyacı olan farklı bir sesi ve sözü dillendiren bir partidir.

Son dönemde farklı kesimlerden zorba çeteleri HDP’nin seçim çalışmalarına saldırıyor;  sosyal medya üstünden örgütlenip linç çağrıları yapıyor.

Kimileri medyaya yansıyor, kimileri duyulmuyor bile. Dikili, Aksaray, Urla, Beykoz, (İzmir) Karşıyaka, Ordu, Giresun,Fethiye’deki ırkçı – milliyetçi -ulusalcı saldırılar bunlardan sadece bir kaçı.

Sadece örnek olması için son saldırının gerçekleştirildiği Fethiye’de facebook ve benzeri kanallardaki nefret suçunun ötesine taşan zorbalık çağrılarından birkaç örnek sunacağım.

Türkçelerine dokunmadan aktarıyorum:

BDP’li p*çlerin eş partisi HDP'nin Fethiye ayağı olan lafta ilçe seçim binasının 9 mart pazar günü saat 14,00 da açılışını engellemek ve Fethiyemizde bu tür grupların kurulmasını engellemek amaçlı protesto ediyor ve toplanıyoruz... tüm Fethiye sevdalılarını 9 mart pazar günü saat 12:00 da Salıpazarı meydanında bekliyoruz..”

Bir tane daha:

“Fethiye gibi olacağız yarın... Sevdiklerimize cennet.. Sevmediklerimize cehenne.m. Cehenneme hoşgeldin HDP..! ... Tepki Fethiyemizin tepkisidir...”

Nasıl ?

Bunlar sadece örnek. Böyle yüzlerce mesaj yayınlandı.  Hatırlayın, T24, Fethiye saldırısını 24 saat önce ayrıntılı bir haberle yetkili ve yetkisizlere duyurdu.

Sonra Fethiye’de devleti, hani şu anayasasında hukuk devleti olduğu yazan devleti temsil eden Kaymakam, ırkçı-linççi saldırganlarla pazarlığa oturdu. Dağılmalarına karşılık belediyenin itfaiye aracına emir verip HDP seçim bürosunun tabelasını indirtti ve yerine Türk bayrağı çektirdi. Irkçı – milletyetçi – ulusalcı zorbaları  böyle tatmin etmeyi tercih etti.

Sanırım o kaymakam hâlâ görevi başındadır ve ileride terfi ettirilip vali yapılırsa şaşmayacağım…

*    *    *

“Sevdiklerimize cennet. Sevmediklerimize cehennem” diyen hasta kafa ve zihniyet hâlâ Fethiye’de, Giresun’da. Ordu’da. Dikili’de, Aksaray’da,Beykoz’da, Urla’da kol geziyor.

Ülkenin Başbakanı da meydan meydan dolanarak “Hastane, pastane, AVM, duble yol” edebiyatıyla kol geziyor.

CHP ise  “Bana dokunan yok” hesabıyla “Tayyip Erdoğan elimi öpse bile onunla TV programına çıkmam” gibi tuhaf sözlerle ’”muhalefet” yapmayı yeğliyor.

Acaba hepsi elele verip, ağız birliği edip “Seçim propagandası demokratik bir hak ve vazgeçilmez bir özgürlüktür. Bütün siyasi partiler bu hakkı devlet güvencesinde kullanırlar. HDP hariç” deseler, hiç olmazsa daha dürüst davranmış olmayacaklar mı ?

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"