08 Nisan 2011

İnsanlık suçundan sanık...

Anayasaya referandumu sonunda 12 Eylül Anayasası’nın geçici 15. maddesi kaldırıldı...



Anayasaya referandumu sonunda 12 Eylül Anayasası’nın geçici 15. maddesi kaldırıldı.  Böylece 12 Eylül darbesinin baş elebaşı mütekait General Kenan Evren ve suç ortaklarının yargıç karşısına çıkarılmalarının önü açıldı.
Hatırlıyorum. Referandumun hemen ardından ülkenin dört bir köşesinden suç duyuruları yağdı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasına göre suç duyurularının sayısı bini aşmış.
Suç duyurusu yapmak kolay. Bir dilekçe yazacaksınız; savcılık kalemine kaydettireceksiniz...
Sonra...
Sonra yan gelip yatacaksanız, keşki suç duyurusunda bulunmasaydınız... Çünkü Türkiye’nin savcılık kalemlerinde binlerce “suç duyurusu cesedi” yatıyor. Alınmış, kaydedilmiş ve öylece bırakılmış dilekçe yığınları...
Bini aşkın suç duyurusunu yapanların dilekçelerinin ardını kovalayıp kovalamadıklarını, kaç kişinin kovaladığını bilmiyorum. Ama Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (EDP) bu konuda alkışlanası bir inatla dilekçelerinin ardını kovaladıklarını biliyorum. Hele EDP İzmir İl örgütü bu konuda sırf inat değil katır inadı gösterdi. Suç duyurusu dilekçesinin ardını hiç bırakmadı.
Ve nihayet, olmaz denen olur gibi, sonuç vermez denen verir gibi...
Yurt düzeyindeki suç duyuruları tek elde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda toplandı ve Ankara’da görevli Savcı Murat Demir’in 12 Eylül faşist cuntasının yaşayan üç üyesi hakkında iddianame hazırlığına başladığı resmen açıklandı.
Şu okkalı paragrafı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın suç duyuruları üzerinde yaptığı resmi değerlendirmeden aktarıyorum:
"...Milli Güvenlik Konseyi (MGK) adı altında 12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koyan ve 24 Kasım 1983 yılına kadar bu statüsünü sürdüren askeri cunta yönetiminin hayatta kalan üyeleri, Kenan Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya'nın işlediği (A) Nürnberg Şartı ile kabul edilmiş ve tüm devletlerin kendi kanunlarında yer almasa dahi suçun oluşumu halinde takip etmek zorunda oldukları uluslararası hukukun buyruk kuralı niteliğine sahip insanlığa karşı suçlar (B) 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 146, 147, 153, 174, 179, 180, 181. maddeleri kapsamında, insanlığa karşı suçlar ve resen takdir edilecek suçlar nedeniyle haklarında başsavcılık tarafından ceza davası açılması ve haklarında gerekli önlemlerin alınması..."
Oh be!
Elbette oh! 31 yıllık utancın ortadan kalkması, 12 Eylül canilerinin hesap vermek zorunda kalma olasılığı bile yetiyor. İçimde çiçekler açtı, yüreğimde muştucu kuşlar kanat çırpıyor...

*    *    *

Peki savcılığın soruşturma açma kararı vermesi, dava açılacağını hissettiren değerlendirme yazıları ne sonuç verecek?
Tribüne oturup olup biteni seyredeceksek hiç bir sonuç vermeyebilir.
Ama bin suç duyurusu dilekçesinin altında imzası bulananların tümü ipin ucunu bırakmazsa...
Bin dilekçe sahibine bin kere bin kere bin yurttaş eklenirse...
Evet, görün bakın o zaman neler olur...
12 Eylül’ün elebaşıları ile imanına ve inadına bir hesaplaşmayı sahiden istiyor musunuz?
Hazır mısınız? 
Var mısınız?
İnatçı, çok inatçı yurttaşlar olmaya kararlı mısınız?


Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"