04 Temmuz 2019

“Hooop Trump! Orada dur…”

ABD Senatosunun sözcüleri açık açık “Bakmayın siz Trump’un söylediklerine, verdiği sözlere. S-400’lerle ilgili bir karar verilecekse biz vereceğiz” dediler.

Gözünüzden kaçmadı değil mi ?

Başlık tırnak içine alınarak yazıldı. Daha ortaokuldayken öğretmişlerdi, “…yazdığınızda başkalarının sözlerini alıntılıyorsanız, onu tırnak içine almalısınız“ demişlerdi.

Ben de öyle yaptım. Çünkü başlık benim değil, daha doğrusu tam benim değil. ABD Senatosu’nun, S-400’ler konusunda Türkiye’ye yaptırım uygulamayacağı  söylenen Başkan Trump’a yönelttiğini  varsaydığım bir cümle…

Korkmayın uzmanı filan olmadığım S400’ler konusuna girecek değilim. O konuyu ayrıntılı bilmek istiyorsanız Duvar’da Aydın Selcen’in dün yayınlanan harika yazısını okumalısınız. Dilerseniz tıkayın: https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/07/03/osakanin-ardindan-son-duzlukte-s-400/

*   *   *

Hatırlayın, birkaç gün önce, Osaka’da Trump ile bir araya gelen AKP Reisi ve takımı, görüşmeden pek mutlu ayrıldılar. S-400 sorununda Türkiye’ye sonuçları özellikle ekonomik alanda pek ağır olabilecek “yaptırımlar” konusu uykularını kaçıran Reis şen şakrak ilan etti:

- Trump S-400 ve F-35 konusunda bize destek veriyor; yaptırım diye bir şey duymadık

AKP medyası bunu bir zafer olarak sundu, yaptırım kabusunun sona erdiğini (eğer varsa) okur ve seyircilerine müjdeledi…

Sevinç kısa sürdü. Gerçi AKP medyası Senato kanadından gelen “tekzip”leri görmezden geldi ama, facebook’undan Twitter’ine hemen her kanalda  bu açıklandı. ABD Senatosunun sözcüleri açık açık “Bakmayın siz Trump’un söylediklerine, verdiği sözlere. S-400’lerle ilgili bir karar verilecekse biz vereceğiz” dediler. Trump’a “Hoooop Başkan efendi!.. Orada dur bakalım” demiş oldular.

Çünkü bir ülkeye yaptırım uygulanıp uygulanmayacağına “başkanlık sistemi”nin geçerli olduğu ABD’de Başkan değil, Senato yani parlamento karar veriyor.

İster parlamenter sistemlerde, ister başkanlık sistemlerinde de yasama yetkisi tümüyle ve sıkı sıkıya parlamentoya ait. Başkan ise yürütmenin başı.

Siyasal literatürde buna kuvvetler ayrılığı deniyor.

Türkiye’de henüz başkanlık sistemine geçilmeden, 17 Aralık 2012’de Konya’da, AKP Reisi’nin konuşmasını hatırlayın. O çok önemli ve anlamlı cümlesini aynen aktarıyorum:

- Yav işte 326 milletvekiliniz var, 326 milletvekiliyle hala mı bahane, diyorlar bize.  Ama işte bu kuvvetler ayrılığı denen var ya... O önümüze gelip engel olarak dikiliyor.

*   *   *

Evet, çağdaş devletin tanımında o kuvvetler ayrılığı denen “şey” var.

O “şey” bir ilke. Demokrasinin olmazsa olmazı olarak nitelenebilecek bir ilke.

Yasama erki  (parlamento. meclis, senato) yasaları yapıyor. Yürütme erki o yasaları uygulamakla, yürütmekle görevli. Yargı erki ise yasama ve yürütmeyi denetliyor. Yasamayı çıkardıkları yasaların Anayasa’ya uygun olup olmadığını değerlendirerek denetliyor; yürütme erkini de yasaları uygulayıp uygulamadığına ya da doğru uygulayıp uygulamadığına bakarak denetliyor.

Aklına esen yapmak isteyen, ağzından çıkanın itirazsız uygulanmasını, yasa imiş gibi kabul edilmesini isteyen “başkanlar” için kuvvetler ayrılığı ilkesi elbette bir engel. Putin de bu ilkeden nefret ediyor, Trump da nefret ediyor, AKP Reisi haydi haydi...

*   *   *

S-400 itiş kakışı yüzünden ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulamasını elbette istemeyiz. Zaten yoksulluğun, işsizliğin, pahalılığın yakıp kavurduğu halkı daha da ağır koşullara sürükleyecek bir yaptırımı kim ister?

Gel gör ki gerek S-400 inatlaşmasıyla ilgili, gerek ekonomiyi yiyip bitiren silahlanma ve askeri operasyonlarla ilgili bırakın biz yurttaşları, bu ülkenin parlamentosunun da, yargısının da sözüne kulak verecek bir güç yok.

Kuvvetler ayrılığının cenaze namazının kılındığı, parlamentonun onay kurumuna dönüştüğü, yargının bağımsızlığını neredeyse tümüyle yitirdiği bir başkanlık sisteminde yaşıyoruz.

Sistemin adı başkanlık da, özü ve işleyişi “Erdoğan tipi başkanlık”.

Böyle bir sistemi ABD’nin de, AB’nin de umursamaması Reis’i çileden çıkarıyor ama sonuçları  biz yurttaşları daha da yoksullaştırıyor, yoksullaştıracak.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"