04 Mayıs 2012

Hırsız saksağanla buluşmak

Sığınağıma, Marmara’nın ortasında uzanıp yatmış, yoksul ve yalnız Ada’ma, Marmara Adası’na tüydüm...

Bu bir mola yazısı.

Siyaset yok; 1 Mayıs iyi geçti, pek şanlı geçti; ama o da yok. Suriye, Ortadoğu, füze kalkanı yok.  Badem bıyıklı bürokratlara teslim edilmiş Muhsin Ertuğrul mirası? Hayır o da yok. Tonlarca bayat sütü çocuklara içirmekte sakınca görmeyen anlı şanlı işadamları filan da yok...

Dedim a, bu bir mola yazısı...

Kıdemli Tırmık okurlarının hemen anladığını sanıyorum.

Tüydüm.

Sığınağıma, Marmara’nın ortasında uzanıp yatmış, yoksul ve yalnız Ada’ma, Marmara Adası’na tüydüm...

Bahar patladı patlayacak. Uzun ve çok zorlu süren kış, Ada’yı epey hırpalamış. Asmalar filize durdu. Ama zeytinler hâlâ tedirgin; çiçeğe durmakta hiç aceleleri yok gibi. Akasya, iğdeler, zakkumlar da öyle. Çiçek açtı açacak gibiler ama, güneşin iyiden iyiye ısıtmasını ve sert ve tuzlu Ada rüzgarlarının biraz durulmasını bekliyorlar. Katırtırnakları da öyle. Ballı baygın kokularını yamaçlardan aşağı salacaklar ama şimdilik beklemeyi yeğliyorlar...

Yılanlar ve tarla fareleri kış uykusundan uyanmışlarsa bile henüz yuvalarından dışarı uğramadılar.  Ada’nın zorlu kışını hayatta kalarak geçirebilmiş kediler tarla faresi avlamak için toprağı eşelemek zorundalar hâlâ..

Karideste av yasağı başlayalı haftalar oldu. O yüzden akşamüstleri karides motorları, tepelerinde martılardan kocaman bir bulutla limana dönmüyorlar artık. Tekneler limanda uykuya çekildi.

Balık avı yasağına daha var. Ama balıkçılar da denize açılmıyor. Hatta ağ tamir edenleri bile göremiyorum. Birine sordum. Acı acı güldü:

- Algarnaydı, troldü deyip balık mı bıraktık denizde gazetecim; çıkıp ne yapacağız?..

Ada’da sıcak bir mutluluk değil, kederli bir yanlızlık kol geziyor.

Denizin üstü de boş gibi. Karabataklar kuluçkada olmalı. Martılarsa tek tük...

Haftada bir perşembeleri kurulan pazar da henüz canlı değil. Manyaslı peynirciler, Kapıdağ Yarımadası’ndan soğan, taze sebze getiren köylüler gelmemişler.

*    *    *

Ada’da sadece adalılar bir de kaçamağın tadını çıkaran yorgun bir gazeteci var.

Haaa. Bir de saksağan...

Benim eski arkadaşım. Hırsız saksağan.

Karşılaştık. Onu bilmem ama benim içimde sevinçler çiçek açtı. Uzun kuyruğu, ince alımlı endamı ve kıvrak uçuşu ile geldi çınarın dalına kondu. Bakıştık.

Geçen yıl onu fena kandırmış; çeşmenin yalağına peynir gibi görünen küçük bir sabun kalıbı koymuştum. Geldi, çaldı, kaptı gitti. Herhalde yuvada ağzı köpük köpük olmuştur.

Ama bu yıl ilk buluşmamız bu. Çeşmenin yalağına kocaman  bir peynir dilimi koyacağım. Biliyorum; çınarın dalında beni gözleyecek; sonra şimşek gibi süzülüp, peyniri kapıp tüyecek. Biliyorum, yuvada anneleri (ya da babaları) kadar yakışıklı saksağan yavruları ağızlarını alabildiğine açmış, ciyak ciyak bağırıp mama bekliyorlar.

Tamam tamam, peki. Peynir dilimini kalın keseceğim. Hırsız mırsız, arkadaşım o benim...

*    *    *

Haftanın son yazısı niyetine bunu okuyacaksınız. Beğenmeyebilir, içi boş bulabilirsiniz. Ama baştan söyledim. Bu bir mola yazısı...

Siz okuyadurun. Ben köye inip koca bir bardak limonlu adaçayı höpürdeteceğim. Balıkçı arkadaşları ayarlayabilirsem okey masasına da otururuz. Taş çalma serbest, yandakinin eline çaktırmadan bakmak caiz. Kaybeden adaçaylarını öder...

Dönüşte kıyı boyunca geleceğim. Acelem yok. Zaten deniz kıyısında taş sektirmece oynamaya niyetliyim...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"