15 Temmuz 2011

Hiç Pabuç Bırakmadan...

'Terörün tek ilacı var: O da daha geniş özgürlük, daha eksiksiz eşitlik, daha sağlam ve gelişkin demokrasidir' demekten asla geri kalmamalıyım.

Eğer özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi savunuyorsam, bu gün, içimin yandığı bu gün 13’ü asker, 7’si PKK’lı 20 yurttaşımızı, hem de gencecik yurttaşımızı yitirdiğimiz bugün, savunduğumu daha vurgulu, daha inatla, daha cesaretle savunmayı başarmak zorundayım.
Akıl verenler çıkacak...
“Hain bir pusu ile 13  mehmetçiğin şehit olduğu bu gün de, hiç olmazsa bu duyguların alabildiğine kabardığı günde biraz farklı yazsanız, konuşsanız, tartışsanız” diyenlere aldırmadan “Evet daha geniş özgürlük, daha eksiksiz eşitlik, daha sağlam ve gelişkin demokrasi” demeye, üstelik bunu hergünkünden daha vurgulu, altı daha kalın çizilmiş bir ısrarla yapmayı başarmak zorundayım.
Taleplerini  teröre başvurarak, şiddet silahını kullanarak gerçekleştirebileceğini sananlara inat böyle yapmalıyım.
Duyarlıkların –haklı olarak- kabardığı bu günde  “intikam” çığlıkları atanlara, “Kanları yerde kalmayacak... Kana kan intikam” sloganlarına sarılanlara inat böyle yapmalıyım.
Türk ya da Kürt milliyetçiliğinin tuzaklarına kapılanlara bıkıp usanmadan terör daha yüksek şiddet kullanarak çözülmez; tersine şiddet daha yüksek, danha acımasız  “karşı-şiddeti” tetikler gerçeğini anlatmalı, savunmalıyım.
Terör eylemlerinin tırmanışına bakıp kaygılananlara “Terörün tek ilacı var: O da daha geniş özgürlük, daha eksiksiz eşitlik, daha sağlam ve gelişkin demokrasidir” demekten asla geri kalmamalıyım.
Vesayet demokrasisinde “buyurgan” devletin kendisini eşit haklı yurttaş kılmadığından, anadilinin önüne engeller, kısıtlar ördüğünden, köyünü yaktığından, evini yıktığından, zorunlu göçe uğratıp yoksulluğun pençesine  düşürdüğünden yakınan, buna öfkelenen Kürtlere buna karşı teröre sığınırlarsa, şiddetin diline ve namluların sesine  yakın dururlarsa yakındıkları her şeyin daha da katmerleneceğini; kurtulmak istiyorsa buna ancak ve ancak daha geniş özgürlük, daha eksiksiz eşitlik, daha sağlam ve gelişkin demokrasi  ile ulaşılabileceğini bıkıp usanmadan anlatmaya çalışmalıyım.
Hakkını silah kullanarak, amaçlarına ölüm saçarak ulaşmak için ardarda şiddet eylemleri düzenleyen, örgütleyen, bunları yapanları kutsayan, gerilla romantizmine kendini kaptıranların ülkeyi sürükledikleri kanlı bataklığı kurutmak isteyenlere, özellikle Türklere bunu ancak bütün yurttaşların daha geniş özgürlük, daha eksiksiz eşitlik, daha sağlam ve gelişkin demokrasi içinde yaşayacakları bir Türkiye yaratarak sağlayabileceklerini inatla, inatla, inatla anlatmalıyım.

*    *    *

Bunlar dünden bu yana kendime yinelediğim, ödevim bellediğim kararlar.
Bunlara aklınız yatıyorsa, benimsiyorsanız, duyguların değil aklın sesine kulak vermekten yanaysanız gelin omuz omuza verelim; kolkola girelim. Hedeflerine silahla  varabileceklerini sananların da, terörü ancak silahla önleyebileceklerini sananların da önüne duvar gibi dikilelim...
Başlangıçta iki kişi bile olsak sonunda başaran biz oluruz.  

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"