02 Haziran 2020

Hepsinin ortak korkusu: Kitlesel eylemler

Tarih harekete geçen kitleleri hiçbir gücün durduramayacağının kanıtlarıyla dolu. Ya iktidarlar devriliyor ya da kendilerine çeki düzen vermek; kitlelerin talepleri doğrultusunda geri adımlar atmak; tükürdüklerini yalamak zorunda kalıyorlar

Adlarını siz koyun. İster "tek adam yönetimi" deyin geçin; ister oligark, monark, otokrat, diktatör filan gibi Latince’den ödünç alınmış sıfatlar yakıştırın farketmez. Bunların tümünün ortak yanı: Korkuları.

Harekete geçmiş kitlelerden ölümüne korkarlar. Ellerindeki bütün devlet olanaklarını kullanarak kitlesel hareketleri önlemek isterler. Önleyemezlerse devletin zorba gücünü duraksamaksızın işe koşarlar. Biber gazı ile başlayan "önleyici önlemler" sökmezse önce cop, ardından plastik mermi, o da olmazsa gerçek mermi sıradadır.

* * *

Alın ABD’nin tepesine çökmüş kavuniçi adam Trump’ı.

Denetim aygıt ve organları güçlü ABD’de kendini tek adam sanıyor ve sayıyor. Çok usta olduğu emlak komisyonculuğu yöntemleri ile koskoca ve çok güçlü bir ülkeyi yönetmeye kalkışıyor. Onu görevden alacak parlamento soruşturmalarından sıyrılmasını bildi. Kendisini alışmadığı ölçülerde eleştiren medyaya sövüp sayıyor, ama "akreditasyon" engelleri ötesinde bir önleme -en azından henüz- başvurmadı.

Ancaaaak, kara derili ABD yurttaşı George Floyd’un ırkçı bir polis memurunca öldürülmesi üzerine patlayan ırkçılık karşıtı kitlesel protesto eylemleri onu çılgına çevirdi. Tehditler savurarak, "ulusal muhafızlar" denen askeri gücü işe koşacağını söyleyerek kitleleri durdurmaya çabaladı. Sökmeyince ulusal muhafızları kitlelerin üstüne saldı. Kentlerde sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Bütün bunlar sökmedi ve dün eylemler Washington’a ulaşıp Beyaz Saray’ın önüne gelince ödü koptu, karısını ve oğlunu alıp başkanlar için yapılmış sığınağa saklandı.

Bu pes etti demek değil. Bir saat kadar kaldığı ve yeterli güvenlik önlemi alındığı için sığınaktan çıkınca dinmeyen, durmayan ve tırmanan kitlesel hareketleri durdurmak için devletin zorba gücünü kullanarak daha yüksek ölçüde terör saçmaya hazırlanıyor.

Yani kitleler, harekete geçti ve Trump’ın ödü koptu.

* * *

Alın Brezilya’da iğrenç bir halk dalkavukluğu ile sandıktan çıkmayı başaran ve çıkar çıkmaz ülkenin tepesine adamakıllı çöken Jair Bolsonaroyu... Kasım kasım kasılan bir cahil. Koronavirüs ülkeyi teslim almış, kitlesel ölümler git gide tırmanırken o hâlâ "Bir virüs salgınına inanmadığını" yinelemekte. Bu saçmalığa itiraz eden Sağlık Bakanı’nı duraksamadan görevden aldı.

Ama ne zamanki Koronavirüs'ün kırıp geçirdiği uçsuz bucaksız "favela"larda (gecekondularda) kitleler hareketlendi, herifin ödü koptu. Polis, yetmedi askeri birlikler işe koşuldu. Polise sorgulamadan öldürme yetkisi verildi. Şu anda harekete geçen kitlelere pervasızca ateş açılıyor; polis devlet adına ("Bolsonaro adına" diye okuyunuz) şakır şakır insan öldürüyor.

Yani kitleler, harekete geçti ve Bolsonaro’nun ödü koptu.

* * *

Gelelim bize.

Ülkemizde de artık bir "tek adam" yönetimi var. Her şeyi bilen(!), her şeye kendi karar veren ve hatta her şeyi bizzat kendi açıklayan bir tek adam.

Yedi yıl önceki "Gezi Direnişi" bu tek adamın korkusu, daha da öte karabasanı...

Yedi yıldır bu korkuyu üstünden atamadı. 15 Temmuz darbe girişiminden ustaca sıyrılıp onu kendisi için bir "Allahın lütfu" haline getirmesini becerdi. Enflasyon ve işsizlik ülkeyi kasıp kavururken pervasızca beton baronlarıyla kol kola, el ele ekonomiyi daha da dibe çekti. Bunları yaparken korku belirtisi göstermedi. Bence korkmadı da…

Ama yedinci yılında "Gezi Direnişi"nin yinelenmesinden kitlelerin yeniden harekete geçmesinden ölümüne korkuyor. Üstünden yedi yıl geçmişken, dün Taksim meydanının polis barikatları ile çepeçevre sarılıp kapatılması, Taksim meydanına metro ile ulaşımın engellenmesi için durağın kapatılmasına kadar bütün alametler bu korkunun göstergesi.

* * *

Bu tek adamların kitlelerin hareketlenmesinden korkuları boşuna değil, hastalıklı bir evham hiç değil.

Tarih harekete geçen kitleleri hiçbir gücün durduramayacağının kanıtlarıyla dolu. Ya iktidarlar devriliyor ya da kendilerine çeki düzen vermek; kitlelerin talepleri doğrultusunda geri adımlar atmak; tükürdüklerini yalamak zorunda kalıyorlar.

Yakın tarihe bir bakın. 1979’da İran’da zalim ve çürümüş "Şah rejimi" tek kurşun atılmadan, şiddete asla başvurulmadan devrildi. Arap Baharı denen kitle hareketleri şiddetten tümüyle arınmıştı ama Tunus. Mısır, Yemen’de baskıcı rejimleri bitirmeyi başardı. Cezayir’de ömür boyu cumhurbaşkanı kalmanın yollarını arayan Abdülaziz Buteflika’ya karşı başlayan kitlesel hareketler ona bu yolu tıkadı. Kitlelerin istediği oldu.

* * *

Tek adamların tek korkusu hareket geçmiş kitlelerdir. Önlemek için her şeyi yaparlar, her şeyi göze alırlar.

Çoğu kez o "her şey" nafiledir…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"