Siz bu yazıyı okurken Ankara’da yeni bir parti, hani şu “Hem sol, hem yeşil” parti kurulmuş olacak.
Ben bu yazıyı yazarken bir yandan çanta topluyorum. Birazdan Ankara yollarına düşeceğim.
Ama yüreğim ve aklım İstanbul’da Galatasaray Meydanı'nda kalacak.
400 buluşmanın kaçında oradaydım? Hatırlamıyorum.
400 buluşmanın kaçı üstüne “Tırmık” yazdım” ? Sayısını ben de unuttum.
T24 açısından içim rahat. Sibel Yerdeniz arkadaşımızın Cuma günü yayınlanan o “yürek üşüten ve yürek ısıtan” yazısından sonra ne yazayım ki, ne yazılabilir ki?
Ama yine de…
Cumartesi günü orada olmalıydım; 400. güne ben de tanık olmalıydım…
Bir buruk selam, o sınırsız “ana inadına” sınırsız bir saygı…
* * *
Geçmiş buluşmaların birilerinden arta kalmış bölük pörçük anılar…
Genç bir kadın, kocasını, “beyaz renault”tan inen, suratlarının rabbiyesiri kalmamış adamların alıp, götürüp kaybettikleri yaşam yoldaşının kederini ağzının kıyısına yerleştirdiği bir gülücükle saklar gibi anlatıyor:
- “… Bir kolum kesilmiş gibiyim yatakta… Yemek yapmak için kolları sıvayıp, mutfağın duvarlarını salça ve yağa bulayışını özlüyorum. Bir de kimi geceler karısına değil anasına sarılır gibi kollarını boynuma dolayışını. Bir kolum kesik gibiyim. Belki ben kesik bir kolum…
(Not al gazeteci ve bu genç kadının yanında ıslanan gözlerini saklamaya çabalama…)
Ak başörtüsü hafiften kaymış Kürt annenin dalgın merakı:
- Bir oğlan dağda, biri kim bilir nerde yatar. İkisi de çocukken kızamık çıkarmadılar biliyor musun? Ninem, mezarda bile olsa ille kızamık çıkarır insanoğlu derdi. Gözümün önünde kızamıktan yüzü al al iki oğlan duruyor gazeteci. Bir dağda, öteki kim bilir nerde yatar…
(Göz yaşımın tuz tadı…)
Meslek bozulmasından bilinci sakatlanmış bir yazıişleri çalışanınkonuşuyor:
- Her hafta aynı fotoğraf be abi… Çocuklarının fotoğraflarını gösteren bir sürü kadın… Hem aynı fotoğraf. O haberi tek sütun kullanacağım; birinci sayfaya başka bir fotoğraf bulalım di mi?
Yazı müdürürün zor bastırdığı öfkesiyle fısıltı gibi çıkan cevabı:
-Akşam annene bunları tekrar et. Bakalım sana ne diyecek?..
Gece yarısı seni uyandıran bir telefonda hıçkırık gibi bir ses:
- Anneme sordum abi. Çok utandım abi. Affet abi…
* * *
Hem sol, hem yeşil diye anılan parti dün kuruldu. “Emek, kimlik, ekoloji” demeyi siyasal etkinliklerinin merkezine yerleştirmiş,“insan, doğa, emek” için yola çıkan kadın ve erkeklerin buluştuğu bir parti…
Başarırlar mı?
Kim bilebilir ki?
Bu bir sınav.
Bu bir meydan okuma…
Burun kıvırıp, kaş kaldırıp, dudak büzüp “Olmaz… Tutmaz… Küçük doğar güdük kalır” mı diyeceksiniz?
Yoksa…
“O gün gelsin, o gün cumartesi günleri anneler Galatasaray meydanında şenlik yapsın, türkü söyleyip halay çeksin” umuduna giden yolda bencileyin “Bu çorbada benim de bir tuzum olsun” demeyi mi yeğleyeceksiniz?