Küçüktüm. Okumayı yeni sökmüştüm. Babam terzi Sadık, Ödemiş Halkevi'nin giriş kapısının önünde beni durdurdu; kapının üstündeki kocaman yazıyı gösterdi:
- Oku bakalım şunu…
Heceleyerek de olsa okudum::
- Hhh… Halk i-çin, hhh… Halk a-dı-naaa… Hal-ka rağ… Rağğğ-men…
Terzi Sadık pek sevindi; oğulcuğunun kafasını okşadı:
- Afferim len. Bir külâh dondurmayı hak ettin. Yürü bakalım Pepeyi'nin pastanesine…
Okumasını becermiştim ama hiçbir şey anlamamıştım.
Anlamam için epey yıl geçmesi, Türkiye İşçi Partisi'nin İstanbul il merkezinde Sadun Aren öğretmenimizin bir "soba başı sohbeti"ne katılmam gerekti.
- Bu sloganda Kemalist ideolojinin iki yüzü çok açık ve özlü görülüyor çocuklar. Bir yüzüyle kemalistler halk için sahiden olumlu, yararlı bir şeyler yapmak istiyorlar. Ama öte yandan iyi ve yararlı olanın ne olduğuna karar verme hakkını kendilerinde buluyorlar. Çünkü halkı iyi, yararlı olanın ne olduğunu bilemeyecek kadar cahil, kendilerini ise halk adına davranacak, karar verecek kadar güçlü, bilgili, gelişmiş görüyorlar…
Soba ve sohbet ısındıkça ısındı. Ancak nüfusun yüzde 3'ü okuma yazma bilen ve kendi alfabesi olmayan bir ülkede çetrefil Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü, tek eşliliği zorunlu kılan medeni kanun, kadına miras ve seçme hakkı veren eşit haklı yurttaşlık, "Padişah kulu" değil "özgür yurttaş" olmak gibi örnekler art arda sayıldı.
Ardından "halka rağmen"in başka örneklerine geçildi. İsmet İnönü'nün Kürt raporu, Dersim cankırımı, azgın antikomünizm saldırısının hapsettiği Nazım Hikmet, yok ettiği Sabahattin Ali örnekleri verildi. Hititleri, Sümerleri, Akatları Türk ırkına dahil eden ırkçı-milliyetçi tarih safsataları, Türkçeyi arılaştırmak yerine kısırlaştıran taşkınlıklar üstüne konuşuldu. Kemalizmin "ilerici" ve "gerici", "çağdaş" ve "çağdışı" yönleri sohbeti derinleştirdi.
Sohbetten bu kadarı yetsin.
Bu Tırmık Kemalizm üstüne bir eleştiri denemesi filan değil. Kemalizmin pek benimsediği, halkevlerinin kapılarına nal gibi harflerle yazdığı "Halk için, halk adına, halka rağmen" sloganının ideolojik içeriğine kısaca göz atıp bugün AKP iktidarında, Tayyip Erdoğan zihniyetinde yansıyan dönüşmüş hali üstünde durmak için yazılıyor.
* * *
İktidarın ilk yıllarında hem AKP elebaşılarının koltuğa ısınma, hem Tayyip Erdoğan'ın kurucu kadronun önde gelenlerini adım adım tasfiye etme sürecinde pek belli değildi. Ama "AKP artık Erdoğan demektir" diye özetlenebilecek dönemden itibaren başlangıçta kendinin zıttı olarak gördüğü Kemalist ideolojinin "otoriter ve buyurgan devlet" modelini Erdoğan büyük ölçüde benimsedi.
"Büyük ölçüde" dedim; "tümüyle" demedim. Meselâ Kemalizmin "solculuk" olarak benimsediği "devlet kapitalizmi" Erdoğan için çöp sepetine atılmış bir tercih. Neoliberalizmin kabulleri, serbest piyasa ekonomisinin olmazsa olmazları AKP Reisi ve takımı için adeta İslam'ın beş şartı kadar vazgeçilmez.
Buna karşılık yazının başından beri değindiğim "Halk için, halk adına, halka rağmen" sloganının ("ideolojik çizginin" diye de okunabilir) "Halka rağmen" bölümü Erdoğan'ın iktidar anlayışının temeli.
Yüzlerce örnekten birini İstanbul kanalı için "Onlara rağmen Kanal İstanbul'u yapacağız, inadına yapacağız" dediğini hatırlayalım. Onlara rağmen dediği İstanbul halkıdır. 800 bin oy farkıyla İstanbul'un yönetimini AKP adayına değil, CHP adayına teslim eden İstanbul halkı.
Sloganın "Halk adına" bölümü de Erdoğan'ın dilinde, zihninde ve siyasal ahlâkında çok elverişli ve kullanışlı. Törenlerdeki, toplantılardaki konuşmalarının sonunda "Şahsım ve milletim adına…" diye başlayan nakaratı hatırlayın yeter. 81 milyonluk Türkiye halkının tümü adına konuşma hakkını kendinde gören ve söylediklerini 81 milyonunu tümünün benimsediğini gözlerimizin içine baka bakan iddia eden bir zihniyetten söz ediyorum. Kemalistler de benzer zihniyeti benimsemişler ve "Halk adına" karar verme yetkisini, kendilerinde görmüşlerdi.
Ne kaldı?
"Halk için" kaldı.
İşte burda Tayyip Erdoğan ve tayfası kemalizmden tümüyle zıt yöne savruldular. Kemalistler sahiden de ne yaptılarsa halk için yaptıklarına inanıyorlardı. Oysa AKP Reisi ve takımı…
Yazı uzadı, kestirmeden gidip noktalayalım.
1930'ların "Halk için, halk adına, halka reğmen" sloganı, 2021 Türkiyesinde, Tayyip Erdoğangillerin dilinde küçük bir değişim geçirdi:
"Bizim için, halk adına, halka rağmen" oldu.
Buradaki "bizim" döneme göre değişen vurgularla kullanılıyor.
Bugünlerde ise vurgunun bütün ağırlığı "bizim şirketlerden biri için" oldu.
İkizdere köylülerinin direnişini bunun kanıtı.
Ülkenin dört bir yanında ışıldayan çoban ateşleri bunun kanıtı.