Roni,
sana bir çift sözüm var: Öfkeli, kederli, mahzun, bıkkın, sıkkın, yorgun olabilirsin. Bunların hangisi isen ya da hepsi isen anlarım ve hak veririm. Dahası “senin yüzünden” ben de öfkeli, kederli, mahzun, bıkkın, sıkkın, yorgunum...
Ama yine de Roni, yine de... Hepsini içine göm ve biz işimize bakalım.
Biliyorum, “Bu kaçıncı” diyeceksin. Biliyorum, beşinci. Belki altıncıyı, yedinciyi de yaşayacağız. Belki yine sen, belki bu kez ben ya da bizlerden biri...
Ama yine de Roni, yine de öfkeni, kederini, hüznünü, bıkkınlığını, sıkıntını, yorgunluğunu içine göm ve biz işimize bakalım.
Biliyorsun, işimiz çok ve biz azız...
Hacca giden topal karınca misaliyiz. Hani haç yolunda görüp, alayla “Sen bu halinle Mekke’ye varıp hacı olamazsın” dedikleri topal karınca kederle gülümsemiş ya; hani “Olsun, yolunda ölürüm ya” demiş ya... Tıpkı öyle. Kürt sorunundan Ermeni sorununa, yeni Anayasadan daha demokratik bir Türkiye’ye, AKP’nin başarıyla uyguladığı vahşi kapitalizmi göğüslemek, geriletmek için emek eksenli bir muhalefet hareketi örmekten milliyetçiliğin gözü dönmüş saldırılarını etkisizleştirmeye kadar burada sayamayacağım kadar geniş bir alanda at koşturmak, “Hacca varamayacağımızı bile bile” yolunda yürümek zorundayız.
O yüzden “boya kutuları” ve “yumurtalarla” devrimcilik oynayanlar seni oyalamasın. “Biz ulusalcı değiliz; valla billa değiliz” diye diye ulusalcının daniskasına dönüşmüş, ideolojik olarak “moruklaşmış” delikanlıların yapıp ettiklerine takma kafanı.
Bak önümüzde (yani karşımızda) Türkiye büyük sermayesinin arayıp da bulamayacağı kadar hünerli ve gözüpek bir AKP iktidarı var ve bir dört yıl daha iktidarını sürdüreceğe benziyor.
Bak önümüzde (yani karşımızda) yenilgiyi asla kabul etmemiş ve etmeyecek bir “vesayet demokrasisi” cephesi var. Onun belini kıracağım deyip”Ergenekon davaları” sürecini bir “intikam seferine” çevirip ülkenin önüne çıkan tarihsel bir fırsatı heba edebilecek bir çapsızlar takımı var. Hazin ama gerçek: Ergenekon sürecinde sapla samanı ayırdetmek, suçlularla “suçlulara yakınlık duyanların” aynı sepete konmasını önlemek, böylece bu ülkede “darbe”yi yapmak bir yana darbeyi düşünülemez hale getirmek de bize düşüyor. “Darbelere dur de”nin başka ne anlamı olabilir Roni?
Dahası, ekonomik liberalizmi (Ben bu terimden vahşi kapitalizm anlarım. Sen?) Evet ekonomik liberalizmi zaten “elde bir” sayıp siyasal liberal olarak yer yer, zaman zaman bizlerle aynı safta duran ama iş ciddi konulara, örneğin Kürt sorununa, örneğin emek-sermaye çelişkisine geldiğinde şehvetle frene basanları teşhir etmek de bize düşüyor.
E bunca iş arasında “sosyal ve siyasal vakıa” olmayan, olmaları mümkün de olmayan “tekke yiğitleri” bizim uğraş konumuz ve ilgi alanımız olabilir mi Roni?
* * *
Roni,
dedim a, biraz da senin yüzünden ben de öfkeli, kederli, mahzun, bıkkın, sıkkın, yorgunum. O yüzden söyleyeceklerimi iyi söyleyemedim, her zaman rahat ve hızlı yazan ben zorlandım, tekledim, kekeledim.
Ama yine de beni anladın sanırım. Gel biz işimize bakalım. Daha güzel günlere ulaşmak için işimize bakalım.
“Güzel günler” derken ne demek istediğimi anladın mı?
Marksizm temelinde kolkola, omuzomuza, sarmaş dolaş olsak da parti modelinde, güncel eylem pratiklerine ilişkin tercihlerimizde, mücadele yöntemlerine ilişkin ayrılıklarımızda şöyle tadını çıkara çıkara döğüşmeye, hiç ödün vermeden kıyasıya tartışmaya zaman bulabileceğimiz “güzel günler”den söz ediyorum.
O yüzden biz işimize bakalım Roni...
Yok yine de “Öfkeli, kederli, mahzun, bıkkın, sıkkın, yorgunum” diyorsan sana ağabey öğüdümdür:
İki gece izinlisin. Eve kapan ve şiir oku. Mesela Turgut Uyar oku. Tütünler Islak’ı bir daha oku. “Üşürdük, çok üşürdük / üşümekti bütün yaşadığımız / Üşürdü ellerimiz, aşkımız / Sonsuz uzun sakallarımız” dizelerini bir daha oku.
O da kesmezse otur şiir yaz Roni...
Benden sana iki gece (üç değil) izin...
Sonra... Sonra işimize bakalım e mi?