Oooooh, Aydın Engin, kendi kendine “Yarınki Tırmık için akşama, hatta geceye çooook vakit var. Sırtüstü yat, sudoku oyna, Saramago’nun Kabil romanını oku” dersin ha…
Oğlum, sen internet gazetesinde yazıyorsun artık; kağıt gazetede değil. Otur masanın başına. Bundan sonra günlük yazı filan yok; saatlik yazı var. Dua et dakikalık yazıya geçilmesin…
Vay başıma gelenler!..
Buyrun…
* * *
İnancı zayıf, hatta sıfır biri olarak ona sataş, buna sataş, biri beddua filan eder diye hiiiççç korkma öyle mi?
Bak beddua tutuyormuş. Aklını başına topla, imana gel…
Bak, “Tirabizonlu bakanın” tepesi attı; Laz damarı tuttu. “Önüme istifa yazısını, bir de istifa gerekçesi yazılı açıklamayı koyarsın öyle mi” dedi, hem bakanlıktan, hem milletvekilliğinden istifayı bastı. Yetmedi, gemileri yaktı; “Başbakan da istifa etmelidir. Ne yaptıysak birlikte yaptık. Hepsinden haberi var onun” deyiverdi.
Pekiiii acaba böylesine öldürücü bir istifanın haberini ilk aldığında Tayyip Erdoğan ne dedi?
Dehşetli merak ediyorum ama tabii ki bilmiyorum. Siz de bilmiyorsunuz.
Bir bilen var mıdır acep?
Gerçek mi, hınzır bir internet şakası mı bilemem, ama anlatayım:
Epey önceleri, hani Fethullah Gülen bir hastalık atlatmıştı ya, işte o günlerde Tayyip Erdoğan Pennsylvania’ya telefon etmiş. Çok sıcak ifadelerle “geçmiş olsun” dileklerini iletmiş.
Telefon kapandıktan sonra “Hocaefendi” yanındakilere dönmüş:
- Bazan kızdığım olur ama bakın dostluk gösterdi, çok nazik bir geçmiş olsun konuşması yaptı, demiş.
Yanındakiler omuz silkip gülümsemişler ve sormuşlar:
- Telefonu kapattıktan sonra söylediklerini de dinlemek ister miydiniz?
Acaba diyorum, Bakan Bayraktar’ın istifa haberini aldığı anda söyledikleri de kayda geçmiş, banda alınmış mıdır?
Hani sevabına bana da dinletiverseler de meraktan çatlamasam…
* * *
Dikkatinizden kaçtı mı? Başbakan, Pakistan dönüşü, Esenboğa’da alelacele düzenlenmiş o karşılama töreninde konuşurken Samsun’da başlayıp Pakistan’da süren yolculuğunu –nedense- ayrıntısıyla anlatırken aynen şöyle dedi:
- Biliyorsunuz evvela Samsun’a çıktık…
Ben ekran başında “Vaaaay yiğidim, kim tutar seni” diye naralandım.
Acele etmişim. Bugün (Çarşamba) partisinin il başkanları toplantısında iman tazeleyici konuşmasını yaparken noktayı şöyle koydu:
- Yolsuzluk yok, komplo var; bu yeni Türkiye'nin istiklal mücadelesi!
Bu defa “Vaaaayyy” bile diyemedim. Bence artık onu kimse tutamaz…
Ancak bu AKP’nin iktidar ceketine de artık kimse yama tutturamaz. Ceket tel tel dökülmekte…
* * *
Ey okur, saatlik yazı, son günlerin yalama olmuş TV jargonuyla söylersem “an itibariyle” bu kadar…
“Durum çok ciddi. Sen tutmuş sulu bir yazı yazmışsın” diye de sataşmaya kalkmayın. Memlekette siyaset sel suları altında, siz benden sulu değil kuru yazı mı bekliyorsunuz?
İnsaf…
Siz bunu okuyadurun, ben bir saat sonraki Tırmık’a oturacağım…
Ya da bu berbat mesleği bırakacağım.
Sizce hangisini yapayım?..