Anlaşıldı; önümüzdeki günlerde, haftalarda "fezlekeler" başlığı altında milletvekillerinin (siz bunu "HDP milletvekillerinin" diye okuyun ve anlayın lütfen) dokunulmazlıklarının kaldırılıp kaldırılmayacağını; kaldırılırken kimlerin, nasıl inciler saçacağını konuşacağız. tartışacağız…
İnanması güç ama, dokunulmazlıklarla ilgili "polis – savcılık – Adalet Bakanlığı" duraklarından geçip Meclis'e ulaşmış tam 1336 (Doğru okudunuz: Bin üçyüz otuz altı) fezleke var.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasını ve böylece milletvekillerinin bağımsız (!) mahkemelerinin önüne çıkarılmalarını öngören 1336 fezlekenin tastamam 955'i HDP'li milletvekilleri için düzenlenmiş…
(Son paragraftaki bilgi notuna içinizde şaşıran olmadı değil mi?)
Dedim a, önümüzdeki günlerde yazıp çizeceklerimiz arasında AKP – MHP iktidarının HDP'ye yönelik "fezleke saldırısı" epey ağırlık taşıyacak.
Öyleyse bugün sadece dokunulmazlığı kaldırılmak istenenlerden biri olan Garo Paylan arkadaşım üstünde durabilirim.
Üstünde duracağım, çünkü Ankara Başsavcılığınca Garo Paylan'ın dokunulmazlığının kaldırılması için hazırlanan fezleke kanımca "siyasal mizah"ın ve "hukuk mizahı"nın en ibretlik örnekleri arasında önemli ve anlamlı bir yer aldı.
Mesela Garo Paylan'ın 2019 Mart'ında Diyarbakır'daki bir konuşmasından cımbızlanan şu cümlecik Ankara Başsavcılığınca "suçu ve suçluyu övme" suçu olarak kabul edildi:
"…Sevgili Selahattin Demirtaş için…"
Başsavcılığın bu derin hukuksal değerlendirmesine bakarak, acaba 'Sevgili Selahattin Demirtaş' yerine 'çok sevgili Selahattin Demirtaş' deseydi, suç değil, ağır suç mu olacaktı" diye sorsam haksızlık mı etmiş olacağım?
Peki Garo Paylan'ın şu cümlesine ne dersiniz?
"… Boğaziçi Üniversitesi'ne de kayyım rektör atadılar. Üniversiteleri özgür olmayan ülkenin geleceği aydın olamaz! Bu küçük saltanat kısa sürecek. Devran döndüğünde üniversiteler rektörlerini yeniden kendileri seçecek…"
İçinizde kimilerinin "Yav bunların neresi suç" diye homurdandığını ya da güldüğünü görür, duyar gibiyim.
Peki alın size Garo Paylan'ın sosyal medyadaki paylaşımlarından bir cümle daha. Bu da mı suç değil?
"Osman Kavala bugün pespaye bir 'iddianame' ile hakim karşısına çıkıyor. Ona ve sevenlerine üç yıldır yaşattığınız zulüm yeter! Osman Kavala'dan özür dileyin ve serbest bırakın."
Acaba bu son cümledeki suç, Kavala iddianamesi için pespaye nitelemesini kullandığı ve böylece iddianameyi fazla yumuşak eleştirdiği için olabilir mi?
Neyse…
Niyetim siyasal ve hukuksal mizahın bu şaheserleri ile Tırmık'ı doldurmak, sizleri oyalamak değil.
Ben Garo Paylan'dan söz etmek istiyorum.
* * *
Yazının başlığında "Garo Paylan Hrant Dink'tir" dedim.
İyi dedim. Doğru dedim. Az bile dedim.
(Biliyorum, yazının başlığını okuyunca Hayko Bağdat, Yetvart Danzikyan, akıllı ve fırlama Harut'ların her ikisi de, Aris Nalcı da kıskandılar. Kıskanmasınlar. Bir gün de onları yazarım. Ama bugün AKP – MHP iktidarının hedef tahtasına oturttuğu onlar değil Garo.)
Garo'yu susturmak istiyorlar.
Beyhude çaba.
Bu ülkede Kürt olmadığı halde Kürt siyasal hareketini savunan, bununla yetinmeyip onu Meclis'te temsil edecek kadar önemli bir görev üstlenmeyi göze alabilen bu yürekli Ermeni yurttaşımızı susturamazsınız.
Tıpkı kalleş bir pusu kurup canını almaktan başka yol bulamadığınız Hrant Dink'i susturamadığınız gibi.
Onun canını almadan önce susturmak için çok çabaladınız.
Agos'un önüne Türk milliyetçiliğinin "uluyan" kanadını diktiniz, "Bir gece ansızın gelebiliriz" diye şarkılar uluttunuz.
Susturamadınız.
Patrikhane üstünden Agos'a ilan-reklam ambargosu uygulatmaya kalktınız.
Susturamadınız.
İstanbul Valiliğinde bir odaya çağırıp gizli servisten adamlarınızla tehdit ettiniz.
Susturamadınız.
Garo Paylan'ı da susturamazsınız.
* * *
Bu ülkede özgürlükleri, hukuku savunmak, adalet aramak, hak aramak, adalet aramak tehlikelidir.
Bu ülkede boyun eğmeyen Kürt halkının haklarını savunmak, barış ve adalet arayışlarına omuz vermek daha tehlikelidir.
Ama bu ülkede hem özgürlükleri, hukuku, adaleti savunmak, hem Kürt siyasal hareketinin saflarında yer almak, hem de Ermeni olmak çok tehlikelidir, çok zordur.
Garo Paylan zoru göğüslemeyi bilen bir yurttaşımızdır. Saçma sapan hukuksal gerekçeler uydurup ona dokunsanız da, dokunmasanız da onu susturamazsınız.
Çünkü…
Çünkü Garo Paylan, Hrant Dink'tir…