25 Mart 2009

Fırat’ın Öte Yakasına...

'En alttaki küp' çekildi. Üstteki küpler birer birer düşebilir.

Cizre’nin eski Belediye Başkanı, Cizre dolaylarının adı duyulunca korkudan dudakların uçukladığı kara ünlü “korucubaşı”sı Kamil Atak tutuklandı.
Hatırlayın, bir “itirafçı” yer gösterdi. Cizre’nin Kuştepe köyünde kazı yapıldı ve 1990’lı yıllarda cellatların “enseden tek kurşun” yöntemiyle yaşam soluklarını kestiği yurttaşlarımızın; yargılanmadan, Anayasal koruma ve güvence ilkelerine aldırılmadan yok edilen yurttaşlarımızın “kalıntıları”na ulaşıldı.
Arkası çorap söküğü gibi geldi. Önce korucubaşı Atak’ın oğulları tutuklandı; ardından korucubaşı bu kez yasalardan korunmak için tüymeye çalıştığı Suriye sınırına yakın yakayı eleverdi, sorgulandı ve tutuklandı.
Sıradan okur “Eee, n’olmuş? Hergün onlarca kişi tutuklanıyor. Hatta koskoca generaller bile tutuklanıyor. Cizre gibi küçücük bir yörede korucubaşılık yapmış biri tutuklanmış. Önemli mi yani” diyebilir.
Ama bu satırların yazarı gibi o yıllarda, o bölgede çalışmış, bazan tek başına, bazan bir kaç meslektaşı ile birlikte iz sürmüş; korkmuş, ürkmüş, yorulmuş, üşümüş, bitlenmiş, öfkeden nikotin zehirlenmesine uğramış biriyseniz “Cizreli korucubaşı”nın tutuklanmasının önemini farklı kavrarsınız.
Terörle mücadele örtüsü altında o yıllarda Güneydoğu Anadolu’da kolgezen ölümcül korkuyu yaratanlardan birinden söz ediyorum. Çok şey bilen, bildiklerinin yarısı günışığına çıkarsa karanlık bir dönemin aydınlanacağı birinden...
* * *
Ödemişli Terzi Sadık derin bir hikmet söylercesine söze girerdi:
- Yerden göğe küp dizseler... En alttakini çekseler... Seyreyle sen gümbürtüyü...
Galiba yıllar ve yıllar sonra hukukun ve adaletin yolu Güneydoğu’ya düştü.
Yani
O zaman seyreyleyin siz gümbürtüyü...
İşlevsiz kalmış Türk Gladio’sunun hortladığı, kan emerek canlandığı topraklardan söz ediyorum. Fırat’ın öte yakasına geçilmedikçe Türkiye’nin hukuk devleti sicili hep lekeli kalacaktı.
Cizre’de günışığına çıkan gerçek Fırat’ın öte yakasına geçildiğinin işareti mi ?
Bilmiyorum. Henüz bilmiyorum.
Ama ummak, umut etmek istiyorum.
* * *
Bir not:
Tempo24’ün teknik düzenlemesini yapanlar –nedense- “okur yorumları” bölümüne gelen yazıları, notları doğrudan o kişiye yazarak cevaplama olanağını bizlere tanımamışlar. Bütün okurları değil, sadece o okuru ilgilendirecek bir cevabı buraya taşımamın sebebi bu. Öteki okurlar kusuruma bakmasın...
“Korkuyu Aşmak” başlıklı dünkü Tırmık’a değinen ve yazısını “İzmir-Cumok” diye noktalayan bir okurun ilk cümlesi şöyleydi: “Keşke bu yazıyı Refah Partisi iktidarında Cumhuriyet gazetesinde yazsaydınız...”
Ben de o yazıyı yazarken kendimi çimdiklemiş, “Oğlum Aydın Engin, sen bu konuyu daha önce de çok yazdın. Dikkatli okurlar tutup, ‘Bu herif eski yazıları ısıtıp ısıtıp önümüze sürüyor’ diye fırça atarlar ve haklı olurlar. Dikkat et” demiştim.
Tersi oldu. İzmir-Cumok’tan dostça bir “okur yorumu” yollayan arkadaş eski yazıları çoktan unutmuş. Tutup bilgisayarın belleğindeki eski Tırmık’larda bir tarama yaptım. Daha ilk ağızda, doğrudan aynı konuya değinen, aynı değerlendirmeleri içeren, aynı soruları tartışan beş Tırmık çıktı karşıma. “İslam’da Reform” başlıklısı 15 Temmuz 2000’de, “İslam” 28 Ocak 1999’da, “Namaz” 16 Ocak 2000’de, “29 Ekim” 30 Ekim 1997’de, “İran” 21 Şubat 2000’de yazılmış. “Herhalde bu kadarı yeter” deyip Tırmık arşivinde turlamaya son verdim.
İzmir- Cumok imzalı okur yorumunu yazan arkadaşıma saygıyla duyururum... 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"