Ergenekon Davası besbelli daha çok günler, haftalar, aylar, yıllar (Anneee !) medyanın ve ülkenin gündeminde baş köşede olacak...
Davanın bugüne kadar olan bölümüne olsa olsa “peşrev” denebilir.
Eğer anahatları yavaş yavaş belli olmaya başlayan 2. İddianame (bence daha doğru bir deyişle: “Ek İddianame ya da “Asıl İddianame”) eğer “darbe günlükleri”ni içine almasaydı ve “darbe girişimini” suç kapsamına almasaydı; darbeye kalkışanları da sanık iskemlesine oturtacak olmasaydı bu yazı “Peşrev devam ediyor ve sonuna kadar da peşrevde kalınacak” diye devam ederdi...
Öyle olmadı. “Darbe Günlükleri” 2. İddianameye “belge” olarak girdi. Şimdi Ergenekon Davasında darbeye kalkışma suçu yargılanacak.
* * *
Ergenekon Davası duruşmalarında bugüne kadar olan bitene “peşrev” dedim.
Peşrev gerçekten.
İlk iddianame kapsamındaki bir kaç istisnayı (mesela İlhan Selçuk) bir yana koyarsak, sanık iskemlelerinde oturanlar çeteleşmiş, mafyalaşmış, tetikçileşmiş unsurlar. Öyleleri olsa olsa bir darbe ortamının koşullarını oluşturmak üzere işe koşulabilirler. Adam öldürürler, sırtları sıvazlanarak yasadışı işlere yöneltilirler, provokasyon planlarını uygularlar, kargaşa çıkarmakta işe yararlar. Kestaneyi ateşten alan maşalardır. Aslında önemsizdirler. Önemleri işe yaradıkları zaman dilimiyle sınırlıdır. Sonra safra olurlar ve dışarı atılırlar. Yargılanmalarının siyasal sonuçları ve anlamı önemsizdir. Sıradan bir ağırceza mahkemesinde bile yargılanabilirlerdi.
Ama ek iddiname ile suyun akış yönü değişti. Şimdi –belki de- Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasal davası başlıyor.
Daha kestirme söyleyelim. Sınav başlıyor.
* * *
Önce hukuk sınavdan geçecek.
Sınav sorusu, suçluyu suçsuzdan ayırmak; suçluyu cezalandırmak; suçsuzu aklamaktan ibaret değil. Öylesi de bir sınavdır ama zor bir sınav sayılmaz.
Oysa şimdi Türkiye Cumhuriyetinin adalet aygıtı adil olmayı gözden asla kaçırmadan, “bağımsız yargı” kavramına layık olduğunu kanıtlayarak, adaletin hassas –olması gereken - terazisini sakatlamadan darbe suçu’nu ele alacak. “Yasalar önünde bütün yurttaşlar eşittir” evrensel ilkesini “...ama bazıları daha eşittir” diye alay konusu haline getirmeyecek bir ciddiyet ve özenle suçsuzları aklamak, suçluları cezalandırmakla yükümlü...
Zor sınav...
Hükümet ve ona bağlı emniyet örgütü ve –ne yazık ki- Hükümete dolaylı da olsa bağlı savcılık kurumu da sınavdan geçecek. Hükümeti elinde tutan siyasal güç, Ergenekon davasını, siyasal karşıtlarını tasfiye ve sindirme fırsatı olarak görürse; yargıyı şu yada bu biçimde, şu yada bu ölçüde etkilemekten kaçınmazsa sınavdan geçemeyecek.
Bu basireti gösterebilecek mi?
Önyargım yok. Göreceğiz...
* * *
Ama en önemli, en zorlu sınav bizler, biz yurttaşlar için başlıyor.
AKP’nin ideolojisi, siyasal, ekonomik ve sosyal uygulamaları ile taban taban zıt olabiliriz (Mesela ben öyleyim); hatta o siyasal kadrodan nefret edebiliriz.
Ama sınav bizi artık başka bir tercihe, başka bir hesaplaşmaya taşıdı. Sanıkların gözaltına alınması sırasındaki işgüzarlıklarla, “Çağırsalar ifade vermeye gelirdi, sabaha karşı bu gözaltına almaklar da neyin nesi” gibi haklı ama artık ayrıntı haline gelmiş itirazlarımızla değil çok temel bir soruyla karşı karşıyayız:
Darbe hazırlığını, darbe girişimkini suç olarak kabul ediyor muyuz, etmiyor muyuz?
Biraz daha açayım: Seçilmiş, eğitimsiz kitlelerin dinsel duyarlıklarını gıdıklayarak seçilmiş, erzak torbaları dağıtarak seçilmiş, demagoji (=halk dalkavukluğu) yaparak seçilmiş; ama evet, seçilmiş bir hükümeti zor kullanarak devirmek üzere darbe hazırlığı yapmak suç mudur, değil midir ?
Sakın kimse kalkıp “Darbe yapmamış ki, darbe hazırlıyorsun diye kişi suçlanabilir, yargılanabilir mi” gibi ilk bakışta akla uygun görünen ama özünde sefil ve saçma bir itirazı öne sürmesin. Başarıya ulaşmış bir darbeyi kimse suçlayıp yargılayamaz.
* * *
Bu çok zor sınava hazır mıyız ?