02 Ekim 2011

Düşün, savaş var ve...

Önce başlığı tamamlayalım: Düşün, savaş var ve kimse...


Önce başlığı tamamlayalım: Düşün, savaş var ve kimse cepheye gitmiyor!..

Bu 80’li yılların ortalarında Lüksemburglu bir savaş karşıtının ortaya attığı hınzır bir slogandı. Kısa sürede yayıldı. Almanya’da, Belçika’da, Lüksemburg’da, Hollanda’da pek çok otomobilin arkasına yapıştırılmış ince bir plastik bant (=Sticker) oldu, sokakları, otoyolları şenlendirdi...
Ne zaman görsem kıkırdadım. Öyle ya “Düşün, savaş var ve kimse cepheye gitmiyor”. 
Düşün: Cephede general bekliyor ama ortada asker yok. Karşı cephede de durum farklı değil. 
Gözümün önüne iki düşman generalin savaş meydanındaki bir tümseğe yanyana çömelip “Yav ne yapacağız, nasıl savaşacağız?.. Dünyanın çivisi çıktı be kardeşim” diye dertleştikleri gelirdi, bir daha kıkırdardım... 
Yani epey kıkırdadım...
*    *    *
Cumartesi günü TBMM yeni yasama yılına başladı. Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) milletvekilleri de beş (bence altı) eksiği ile gelip yemin ettiler.
Yıllar sonra ben yine kıkırdadım...
TBMM Genel Kurulu’nun hali sahiden de kıkırdatıyordu.
BDP milletvekilleri yemin ediyor, Meclis, Kürt kanadı olmayan, yani bir ayağı topal ve meşruiyeti şu ya da bu ölçüde tartışmalı olmaktan çıkıyordu ve BDP’liler dışında kalan milletvekillerinin hemen hepsinin suratından düşen bin parçaydı. Adeta “Niye geldi bunlar Meclise, niye karıştılar aramıza” der gibiydiler. Yoksa ne güzel idare edeceklerdi. Birinin ak dediğine öteki kara diyecek, bir kayıkçı döğüşü içinde “demokrasicilik” oynayacaklardı.
Nitekim siyasetin elebaşıları (Devlet Bahçeli hariç) BDP’lilerin yeminini izlemeye yürekleri kaldırmadığından birer ikişer dışarı tüydüler. 
Yazının girişindeki sloganı hatırladım: Düşün, savaş var ve kimse cepheye gitmiyor !..

Tıpkı öyle: Düşün, BDP’liler Meclise geldi. Söz dağda değil düz ovada söylenecek...  
Eyvaah !.. Şimdi nasıl siyaset yapacağız?..
İzleyici localarına kurulmuş çok yıldızlı generaller de yemin törenini izlemeden tüydüler. Oysa genel kurmay başkanları “Kürt sorunu askeri yöntemlerle çözülemez” dememiş miydi? Alın işte size askeri olmayan bir çözüm yöntemi. Acep niye hoşlanmadılar BDP’lilerin Meclis’e gelmesinden ?..
*    *    *

Eksiğin
(dokuz eksikle de olsa)  tamamlanması, ülkenin kanayan yarası Kürt sorununun siyaset düzleminde çözülebilmesinin önkoşullarından birinin oluşması iyi bir gelişme değil midir?  
Peki o asık suratlar neyin nesiydi peki ?
Kafama takıldı bir kere. Ne yapsam yazının başlığı aklımdan çıkmıyor. Bir bayram yerine dönmesi gereken TBMM açılış töreninin bir matem havasında geçmesi hep bana savaş meydanında bir tümseğe çömelmiş, asık suratlarıyla dertleşen iki generali hatırlatıyor...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"