10 Ağustos 2020

Dolar çıksın ki AKP gitsin… diyen ahmaklar

"İşimiz" ülkeyi salt siyasal değil ekonomik bağlamda da bir uçuruma hızla iteleyen, bu yağma düzenini sürdürebilmek için her şeyi göze almış şu tek adam yönetimine son vermek için muhalif güçlerin kırıntısını bile israf etmeden bir yaygın demokrasi hareketi için çalışmak, çalışmak, çalışmak olsa gerek

2004 ocak sonunda TL'den 6 sıfır atıp, "1 TL eşittir 1 dolara pek yakında ulaşıyoruz" diye ciddi ciddi kostaklanan AKP Reisi ve tayfası 2018 mart ayında dolar 4 TL'ye ulaştığından ağızları köpürerek dış merkezlerin ve onların içerideki işbirlikçilerinin sinsi saldırılarına karşı neredeyse seferberlik ilan ediyorlardı.

Oysa 2020 temmuz sonunda dolar 7 TL sınırını aşıp dörtnala kalktı ama "büyük ekonomi dehası" AKP Reis'i "Dolar bu. İner çıkar, iner, yine çıkar, yine iner" anlamında bir şeyler geveledi. Sonra da sustu. Büyük ekonomi dehasının damadı ise sesini bile çıkarmıyor.

Bu satırlar yazılırken dolar 7 lira 29 kuruş. Yarın 7 lira 50 kuruş olsa kim şaşırır?

* * *

Peki kim sevinir?

Sorunun cevabı için yüksek bir zeka düzeyi gerekmiyor. Elinde, cebinde, banka hesabında dolar olanlar sevinir. Çok doları olanlar çok sevinir. Pek çok doları olanlar pek çok sevinir.

Sahici bir ekonomi cahili olan ve hiç de yüksek bir zeka düzeyine sahip olmayan ben bile bu cevabı kolayca verebilirdim ve gördüğünüz gibi verdim de.

Ama meğer başka sevinenler de varmış.

WhatsApp üstünden bana tanımadığım biri tarafından iki gün önce (cumartesi) yollanan uzunca bir mesajdan noktasına virgülüne dokunmadan bir paragraf aktaracağım:

"…T24 sitesi artık açıkça liboşlar sol liberaller tarafından yönetiliyor. Her gün doların yükselişini bir felaket haberi gibi okurlarına yazıor. T24'de yazan, onu yöneten ve bir zamanlar kendilerini Marksist olarak tanıtanların en küçük bir Marksist taktik üretemedikleri her gün bir kere daha açığa çıkıyor. İyi parti gibi faşistlerle, Saadet gibi şeriatçılarla, Davutoğlu, Babacan gibi kan emici kapitalist partileriyle ittifak hesapları yapanlar doların yükselişine sınıf temelinde bakamıyorlar. Yükseldikçe emekçi halk saflarında AKP partisine karşı yükselen devrimci tepkiyi göremiyorlar. Biz komünist devrimciler olarak meseleye sınıfın çıkarlarını öne alırız ve kapitalizmin kutsal sloganını onlara karşı bir silah olarak doğrulturuz. 'Bırakınız dolar yükselsin, bırakınız 10 lirayı da geçsin.' Görün bakın o zaman varoşlardan, fabrikalardan, emekçi mahallelerindende yükselen devrimci dalga nasıl önünde durulmaz bir yıkım süreci doğuracak…"

* * *

Daha uzayıp gidiyor bu "devrimci" mesaj. Ama, aktarırken benim bile sabrım taştı, bilgisayar başında küfür etmemeye çabaladım.

Buna çocukluk hastalığı denemez. Marksizmi bu kadar rezil eden zavallı beyinler filan dense bile yetmez.

Üstelik bu Türkiye solunda yeni değil. 1960'ların sonlarında halk ne kadar ezilirse, yoksullaşırsa, açlık ne kadar yayılırsa devrimci bilinç o kadar yükselir, emekçi kitleleri devrime kazanmak o kadar kolaylaşır gibi sapkın ve sapık tezleri ciddi ciddi dillendirenler olmuştu. O dönemde TİP'ten, TKP'ye, THKP-C'den Türkiye solunun hemen bütün kanat ve kesimlerine kadar her yerden bu budalalığa karşı çıkılmış, seslerini kısıp oturmaları sağlanmıştı.

50 yıl sonra aktardığım mesajı yazan "ben" değil "biz" dediğine göre tek bir ruh hastasından ibaret olmayan birileri demek hâlâ kalmış.

* * *

Dolar yükseldikçe sosyal medyada sevinen, AKP'nin sonunun geleceğine ilişkin siyasal hesaplar içeren tweet'lere, Facebook mesajlarına rastladığım oldu ama, yukarıda aktardığım kadar eblehcesine ihtimal vermemiştim.

Yanılmışım. İnanması güç ama demek varmış.

Latin Amerika'dan Kara Afrika'nın derinliklerine, Ortadoğu'nun, Kafkasların pek çok ülkesine kadar yoksulluğun kol gezdiği ve git gide arttığı her yerde; keza, dağılan sosyalist sistemden arta kalan ülkelerde hırsız ve haydut bir kapitalizme dönüş yaşanırken kitleler şaha kalkmadı, tersine daha da sindi, daha da ürküp içlerinde biriken itiraz kırıntılarını bile bastırdılar.

Şu günlerde bile Venezüella bunun somut örneği. Arjantin'de büyük boyutlu ekonomik çöküşün eli kulağında.

Oralarda devrim mi patlayacak?

Yoksa daha faşizan, daha otokrat, daha zalim, daha baskıcı rejimler için bereketli bir "siyasal tarla" mı oluşacak?

Sanırım bu sapıklara karşı en iyi cevap onları sefil varlıkları ile, kendi gettolarında laf ebelikleri ve "devrimci gevezelikleri" ile baş başa bırakmak…

Biz "İşimize" bakalım.

"İşimiz" ülkeyi salt siyasal değil ekonomik bağlamda da bir uçuruma hızla iteleyen, bu yağma düzenini sürdürebilmek için her şeyi göze almış şu tek adam yönetimine son vermek için muhalif güçlerin kırıntısını bile israf etmeden bir yaygın demokrasi hareketi için çalışmak, çalışmak, çalışmak olsa gerek.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim