Kuzey Afrika seferinden dönen, döner dönmez daha İstanbul’da hava limanındayken inciler döktürmeye başlayan Sultan 1. Tayyip Erdoğan Adana, Mersin üstünden Ankara’ya vardığında “inci yağmuru”nu sağanağa dönüştürdü.
Pazar akşamüstü itibariyle son inci:
“…Çapulcu dememden rahatsız olmuşlar. Rahatsız olanlar sözlük karşılığına baksınlar, o zaman ne kadar doğru dediğimi anlayacaklar. Yakan, yıkan saldıranlara çapulcu denir…”
I-ıh !.. Yakan, yıkan, saldıranlara çapulcu denmez.
Valla sözlüğe baktım. Biliyordum ama sağlama bağlamak için yine de baktım. Türkçe’nin –bence- en güvenilir ve en kapsamlı sözlüğü İlhan Ayverdi’nin “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”te çapul ve çapulcu’nun karşılığında yazan Başbakanınkinden çooook farklı.
Aynen aktarıyorum:
Çapul: 1. Bir çok kimsenin bir mala üşüşüp bulduklarına el koyması, yağma, talan.
Çapulcu: Başkalarına ait şeylere el koyup gaspeden kişi, yağmacı.
Eeee ?
Şimdi ne olacak ?
Ankara’da karşılamaya gelen kalabalıklara üfürmek kolay. Herhalde hiçbiri karşılamaya cebine bir sözlük koyup gelmemiştir. O yüzden de açıp “Bu bizim Başbakan’ın çapulcu tarifi doğru mu acep” diye bakamamışlardır.
İçlerinde her duyduğuna saf saf inanmayan, asgari zekanın öngördüğü kuşkuculuğu taşıyanlar çıktı mı, çıktıysa evde –varsa- sözlüğe baktı mı bilemem.
Ama bizim meslek, bildiğine emin olduğunu bile bir kez daha kontrol etme refleksi geliştirmiştir.
Baktım ve gördüm: Başbakan çapul’un da çapulcu’nun da anlamını bilmiyor. Ya da biliyor ama “Nasıl olsa kimse merak edip bakmaz, ben de yuttururum” pişkinliği ile sallıyor…
Sahiden, şimdi ne olacak?
İlk günden itibaren Taksim Gezi’ndeki direnenler neyi yağmaladılar, hangi ganimeti paylaşmak için üşüştüler?
Yoksa onlar kentin en önemli yeşil alanının çapulcularca talan edilmesine; üç beş ağaçla atılan adımın dikilecek kışla binası ile Gezi’deki ağaçların hemen hepsini yok edeceğini sezip biber gazına da, polis sopasına da direnip çapulu önlemek için bir araya gelenler miydi?
* * *
Niyetim Başbakan’la sözlük ve sözcük tartışması filan yapmak değil.
Ama çapul ve çapulcu terimlerine yüklediği –yanlış- anlamlar Başbakanın Taksim Gezi’sinde olup biteni, orada bir araya gelenlerin kimler olduğunu ve neden orada olduklarını ve neden bunca gündür milim geri adım atmadan bir arada, omuz omuza olduklarını anlamaktan aciz olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Başbakan’dan başlayan ve AKP kadrolarına kadar inen bu kavrama körlüğü, olup biteni anlama yetersizliği kendilerini saçma analizlerle avutmaya götürüyor: Türkiyenin büyümesini, gelişmesini önlemek isteyen dış mihraklar… Houston’dan gelen ölüm emri… Faiz lobisinin dolapları… Ergenekoncuların yeni saldırısı… Camide içki içen alçaklar... Falan filan…
Hastaya kıt tıp bilgisi ile yanlış teşhis koyup ölümcül sonuçlara yol açan doktoru meslekten men edersiniz…
Kıt hukuk bilgisi ile yargıladığı kişiye yanlış kanun maddesi uygulayıp mahkum eden yargıcın –mesela- diplomasını iptal edersiniz…
Beceriksizliğinden ve hünersizliğinden atın nalını yanlış çakıp hayvanı topal bırakan nalbantın elindeki çekici alırsınız…
Peki 10 gündür ülkeyi derinden sarsan, Gezi’de başlayıp dalga dalga bütün yurdu saran itirazları kavrayamayan, çözümleyemeyen, kamplaşmayı daha da kışkırtacak bir üslupla yağan gürleyen bir Başbakana ve farklı düşündüklerini belli etmelerine rağmen lidere itiraz edemeyen AKP tepesinin siyasetçilerine ne yaparsınız ?
Son sorunun cevabı yine Taksim Gezi’sinde: Orada ne yapılıyorsa onu yaparsınız…