21 Mayıs 2020

Diyelim sandıktan çıkamadı, gider mi?

Kimileri küçük, önemsiz olayları tek tek ele alırsak belki bir genelleme yapamayız ama onlara topluca bakarak daha anlamlı, önemli ve galiba ürkütücü bir çözümleme yapabiliriz

Başlıktaki sorunun öznesi AKP Reisi Recep Tayyip Erdoğan değil; AKP de değil: Siyasal İslam.

Diyelim baskın seçim ya da erken seçim ya da olağan seçim yapıldı ve sandıktan AKP çıkamadı; MHP ile koalisyon da kursa, ittifak da kursa Meclis’te azınlıkta kaldı.

"Demokrasinin gereği budur" deyip iktidardan gider mi?

AKP içinde kimi aymazlar böyle dese bile Tayyip Erdoğan sandığa rıza gösterir Saray’ını terk eder mi?

Tayyip Erdoğan böyle yapmaya kalksa bile Siyasal İslam buna razı olur, izin verir mi?

* * *

Siyasal İslam’ın ağır ağır da olsa iktidardan uzaklaşmasının başlangıcının 2. Mahmut’un 1826’da ordu başta olmak üzere uygulamaya koyduğu siyasal ve idari reformlar olduğu kabul edilir. Nitekim o dönemde hukukta, devlet maslahatında büyük ağırlık taşıyan İslami güçler 2. Mahmut’u "gavur padişah" ilan etmişler ve oldum bittim de öyle anıyorlar.

1826’dan bu yana adım adım, 1923’den sonra da çok daha büyük bir adımla Siyasal İslam iktidardan uzaklaştırıldı; devlet aygıtı üstündeki belirleyici ağırlığını yitirdi.

İşte o yüzden AKP iktidarı Siyasal İslam’ın 200 yıllık bir iktidar açlığının sona ermesi anlamı taşıyordu ve taşıyor.

* * *

Gelelim başlıktaki soruya…

Kimileri küçük, önemsiz olayları tek tek ele alırsak belki bir genelleme yapamayız ama onlara topluca bakarak daha anlamlı, önemli ve galiba ürkütücü bir çözümleme (analiz) yapabiliriz.

Hepsini sayamam, gerek de yok. Ama birkaç örnek sayıp geri kalanının tamamlanmasını okurların sırtına yıkacağım.

AKP öncesi Siyasal İslam’ı temsil eden, biri kapatılınca öteki açılan partilerin değişmez lideri Necmettin Erbakan’ın iktidara giden yol için söylediği "Geçiş dönemi kanlı mı olacak kansız mı olacak" cümlesinden başlayalım.

Erdoğan daha iktidara gelmeden, ama gelmeye hazırlandığı günlerde ilan etmedi mi, "Demokrasi amaç değil araçtır (….) Bir tramvaydır. Gideceğin kadar gidersin, istediğin durakta inersin" cümlesiyle devam edelim…

Geçerken "Dindar ve kindar nesil yetiştirme" hedefini hatırlatıverelim.

AKP iktidarının pompalı tüfek satışını serbest bırakması ve ardından internetten bile pompalı tüfek satışına olanak tanıyan uygulamaların "sivillerin silahlandırılması" olarak nitelendiği günleri hatırlayalım.

Aralardaki herzeleri, bilinçaltını dışa vuran cümleleri, çıkışları atlayalım ve bu günlere gelelim.

"Sonradan olma Müslüman" teyzenin "Bizim aile şöyle 50 kişiyi götürür. Biz bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak (…) Ayaklarını denk alsınlar. Bizim hâlâ sitede böyle 3-5 var, benim listem hazır" cümlesi sadece bir meczubun zırvalaması mıdır?

Kafasına tuhaf bir sarık geçirip, bir kavanoz dolusu mermi fotoğrafı gösterip "Adam olun reise bir şey olur ya da darbe olursa hiç kuşkunuz olmasın önce sizi öldürürüm" diyen AKP gençlik kolları üyesi yeniyetme molla "darbe" derken ne anlıyor? Bir askeri darbe mi, yoksa AKP’yi iktidardan uzaklaştıracak bir sandık sonucu da onun için bir "darbe" mi?

Biliyorsunuz böylesi örnekler buraya sığdıramayacağım kadar çok. Dedim ya gerisini siz tamamlayın. Ben kişisel bir örnek aktarıp noktalayayım.

15 Temmuz -iyi ki başarısız ve her anlamda salak mı salak- darbe girişiminin ardından AKP Reisi’nin çağrısı ile kent merkezlerinde "demokrasi nöbetleri" adı altında bazı etkinlikler örgütlendi. O günlerde Cumhuriyet’te çalışıyordum. Ya 17 ya da 18 Temmuz gecesi Taksim Meydanı'na gittim. Belediye otobüsleri, özel kamyon ve kamyonetler ve hatta itfaiye araçları ile meydana taşınmış kalabalık içinde bazıları "demokrasi nöbeti" adı altında darbe lanetlemesinden başlayıp Kürtlere, Alevilere lanet cümleleri ile ana avrat sövmek arasında gidip gelen gösteriler yapıyorlardı. Stadyum amigosu gibi kalabalığa slogan söyleten cüppeli, şalvarlı, sakallı ve benim yarı yaşında olduğunu sandığım birine yanaşıp "Nöbet ne kadar sürecek" diye sordum. "Partimizi, liderimizi, iktidardan düşürme tehlikesi ortadan kalkana kadar biz zaten hep nöbetteyiz" buyurdu. "Ya seçimle iktidardan düşerse sizin parti" diye aklımca kışkırtıcı bir soru sordum ve on ikiden vurdum. Adam gözlerini kısıp gözlerimin içine baktı ve "Seçim, sandık, silah, tank, tüfek farketmez, mesele iktidardan düşürme maksadıdır. Kahrederiz onları" deyiverdi.

Saydıklarımı ve saymayıp sizin sırtınıza yıktıklarımı yan yana getirip hepsine topluca bakarsak Siyasal İslam seçim yoluyla dahi iktidarı bırakmamaya kararlı sonucu çıkarılamaz mı?

Bu örneklerden Siyasal İslam iktidarını yasalar çıkararak, yasalar çıkarılamıyorsa yasaklar koyarak, KHK’lara başvurarak, olmazsa olağanüstü h^l ilan ederek, o da olmazsa zor kullanarak devam ettirmeye kararlı sonucu çıkarmak temelsiz ve içi boş bir iddia mıdır?

Cevap aramaya çalışacağım. Ama yer kalmadı. Öyleyse yarına…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"