18 Nisan 2011

Denizli’de ikinci sırada...

AKP’nin seçim bildirgesi açıklandı (onlar “beyanname” demeyi yeğlediler...


AKP’nin seçim bildirgesi açıklandı (onlar “beyanname” demeyi yeğlediler. Gençler anlamasın diye herhalde).
Kural olarak seçim bildirgeleri “İktidara gelince yapacaklarımız” anlamında kısa erimli, ülkenin öncelikli sorunlarına o partinin nasıl çözümler getireceğini açıkladıkları metinlerdir.
AKP’liler acil çözüm bekleyen sorunlara eğilmekten yan çizmek için –ya da gözleri yemediğinden- 2023 hedefli bir programla karşımıza çıktılar. Anayasa gibi, Kürt sorunu gibi yakıcı sorunları ise laf ebeliğine sığınıp geçiştirdiler. Bildirgeyi Recep Tayyip Erdoğan sundu. Sunanın bir partinin başı mı yoksa bezirgan başı mı olduğunda karar veremedim. Bildirgede çok şey vardı ama insan yoktu.
Niyetim AKP’nin seçim bildirgesini kıyasıya tırmıklamaktı. Bunu hak ediyordu. Ama Tarhan Erdem ağabeyim, pazar günkü Radikal’de çok kestirmeden gitti: “Lütfen yırtıp atınız” deyiverdi.  Daha iyisini yazamam. En iyisi AKP seçim bildirgesi üzerine hemen hemen aynı başlığı tırtıklamak: İnsansız seçim bildirgesini yırtıp atınız...

*    *    *

CHP’nin seçim bildirgesi bu hafta sonu açıklanacak(mış). Bekleyip görelim bakalım.
Ama bildirgeyi beklerken CHP kanadından ilginç bir haber geldi: Erzincan savcısı iken ite kaka (sahiden ite kaka) Ergenekon sanıkları arasına sokulmak istenen, CHP’den milletvekili aday adayı olarak başvuran (bence başvurması istenen) ve fakat kaşarlı siyaset cambazlarının manevrası ile üstü çizilen İlhan Cihaner, tepkiler ayyuka çıkınca Denizli’den ikinci sıra milletvekili adayı yapıldı.
CHP Denizli’den iki milletvekili çıkarır mı? 
Bilemem.
Ama Cihaner’in aday gösterilmesi yine de anlamlı oldu.
Kimi gazeteler ve o gazetelerde yazan kimi meslektaşlar “CHP üç Ergenekon sanığına dördüncüyü ekledi” diye yazdılar.
Ayıp etiler. 
Yaptıkları ucuz gazetecilikti. “Organ gazete”lere benzediler. 
Karşı kampta yer alan, gömülü silahları cemaat polislerinin koyduğuna, bütün CD kanıtlarının düzmece olduğuna, generallerin darbe marbe planlamadıklarına, planladılarsa bile bunu ülkenin yararı için yaptıklarına, aslında Engenekon diye bir kanlı ve karanlık örgüt filan olmadığına, her şeyin bir AKP ve Cemaat komplosu olduğuna inanıp kış uykusuna yatanlar (kimler yatar?) ise bayram ettiler. Savcı İlhan Cihaner’in kişiliğinde “Ergenekon çetesinin bir üyesini” selamladılar.
Onlar da İlhan Cihaner’e ayıp ettiler. 

*    *    *

Düzenli T24 okurları hemen hatırlayacaktır. İlhan Cihaner, Erzincan’da  Nakşibendi tarikatının çatısı altına gizlenmiş ihale vurguncularını, dinsel bağlarını bezirgan kârları için basamak yapan bir örgütlenmeyi açığa çıkarmıştı ve suçu bundan ibaretti ve suçu bu yüzden büyüktü. Unutmayalım ki Nakşi tarikatlar zinciri AKP iktidarının büyük koalisyon ortağıdır. Ünlü cemaat ise küçük ortak...
Savcı İlhan Cihaner’in seçilebilir (en azından seçilmesi mümkün) bir sıradan aday gösterilmesi bir yanlışın düzeltilmesidir ve şu seçim arifesinde bir sağa bir sola yalpalayan CHP’nin eğrisi doğrusuna gelmiş bir kararıdır.
Cihaner’i parlamentoda görürsek bundan hukuk ve demokrasi kazanacaktır. 
Ayrıca Ergenekon gibi ülkenin çok yaşamsal bir davasını intikamcı itilerle berbat edenlere, sulandıranlara da iyi bir cevap olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"