16 Ağustos 2012

Daldan Dala…

İstanbul\'a geldim. Gelmez olaydım. Koskoca Marmara denizini iki saatte aştım ve Yenikapı’dan Levent’e tam iki buçuk saatte…

İstanbul’a geldim. Gelmez olaydım. Koskoca Marmara denizini iki saatte aştım ve Yenikapı’dan Levent’e tam  iki buçuk saatte…

Ayrılalı üç beş saat oldu ama Marmara Adası gözümde tütüyor. Çünkü orada zaman insanca akıyor.

Ada’da bir arkadaşımla buluşacaktım.

-Tamam abi dedi, Akşamüstü İskele Meydanında buluşuruz…

Ben kentliyim(!) ya üsteledim

-Saat kaçta ve İskele Meydanında nerede?

Yüzüme şaşkınlıkla baktı,

- Akşamüstü dedim ya abi, İskele Meydanında işte…

Yuf bana…

Küçücük köyün küçücük İskele Meydanında buluşulacak. "Saat 16.55'de, İskele Meydanında telefon kulübesinin denize bakan tarafında buluşalım" mı denecek yani ? Akşamüstü dediğin olsa olsa 16 ile 19 arasıdır. İskele Meydanında bir sağa bakarsın, bir sola, göremezsen oturur bir kahveye beklersin; sen onu göremezsen o seni görür, buluşursunuz…

Zamanın insanca aktığı bir adada insanca yaşamak varken…

Neyse…

*   *   *

Beşiktaş'ta, Barbaros Bulvarının ağzında, akmayan trafikte arabanın penceresinden Beşiktaş CHP İlçe Merkezinin cephesine asılmış bir pankarta "Ciddi olamazlar" şaşkınlığı ile bakıyorsun. Koca koca harflerle yazmışlar "AKP Oslo'ya, CHP Parlamentoya…"

Bu sloganı bulan, onu oraya astıran  kafa(lar) ile karşılaşmak isterdim doğrusu. "Yanlış yazmışsınız beyler. Madem böyle düşünüyorsunuz, o zaman 'AKP Oslo'ya, CHP cepheye' filan yazmalıydınız. AKP'nin şahinleri ile buluştuğunuzun farkında değil misiniz" demek isterdim…

Yaptığı yanlışlar, yediği haltlar bini aşmış AKP'nin giriştiği ve ardını getirmediği en olumlu iş barışçıl bir çözüme ulaşmak üzere "Oslo görüşmeleri" denen müzakere süreciydi. AKP'ye dönüp "Yuf sana, içindeki şahinlere teslim oldun, olası, zayıf da olsa olası bir barışçıl çözüm sürecini gömdün" diye eleştirmek varken partinin İstanbul'daki en aktif ilçe yönetiminin cephesine azılan pankarta bakın siz…

*   *   *

Trafik boğuntusunu nihayet aşıp, eve gelip, bilgisayarı açıp gazeteleri okuyorsun. Hüseyin Aygün serbest bırakılmış ve PKK merkezi açıklama yapmış, "Yerel bir HPG birimi tarafından gözaltına alınan Hüseyin Aygün serbest bırakılmıştır…"

Yemezler beyler… İki gün önceki açıklamanızda "Halkın şikayetleri üzerine gözaltına alınan Hüseyin Aygün…" diye başlayan bir açıklama yapmıştınız. Yenilen haltın sorumluluğunu "Yerel birim"e atıp ellerinizi yıkamaya kalkışmanızı yemezler.

İşte size harbi bir soru ve harbi bir cevap verin: Hüseyin Aygün'ün kişiliğinde anlamını ve anlatımını bulan siyasal çizgiyi ve demokrasi ve özgürlük anlayışını düşman görüyorsanız, sizin dost tanımınız nedir allahaşkına?

*   *   *

Bütün günü yolda geçirdiyseniz, üstelik evde çooook daha uzun bir yolculuk için valiz toplamak, döviz bulmak, pasaportu kontrol etmek gibi bir dizi işiniz varsa ancak böyle daldan dala bir Tırmık yazabilirsiniz…

Bugünlük böyle olsun….

Uzuuuuun yolculuk mu ?

Yarın anlatırım…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"