Durmuş Ali'yi çoğunuz tanımazsınız. Uzun yıllar önce Çumra'da belediye başkanıydı. Kaç on yıl geçmiş aradan. Çumralılar bile unuttuysa şaşmamalı.
Ama unutmayan da unutmuyor işte. Örneğin kadim dostu, bizim Varlık Özmenek eminim hâlâ "Durmuş Ali öyküleri" anlatıyordur. Orta Anadolu bozkırının biraz uçuk, çokça bilge, alabildiğine namuslu, dili kemiksiz, sözü esirgemesiz çocuğu Durmuş Ali'nin öykülerini...
Solun parçalanmaya, hemen ardından da paramparçalanmaya başladığı günlerde, yakınanlara öğüt verirdi:
- Dağılalım düzülelim arkadaşlar. Yama tutmaz, tutkal işlemez, en iyisi bu; dağılalım düzülelim...
Bugün sağ olaydı, devletin tepesinde, devletin erkleri arasında, tek tek devlet erkleri içinde süregelen kargaşayı, itiş kakışı göreydi, hâlâ yama peşinde koşan, hâlâ tutkal arayanlara bakar, bakar, çelebice gülerdi:
- Olmaz efendiler. Bu sizinki beyhude çaba. En iyisi dağılın düzülün siz. Dağılın düzülün...
* * *
Ülkenin haline bakın.
Telefonu eline alan herkes, her an dinlendiğine yüzde yüz emin. Ama kendisini dinleyinin kim olduğu konusunda kafası karışık. Jandarma mı, jandarma içinde resmen var olmayan ama var olduğunu bilmeyen kalmamış JİTEM mi, MİT mi, Emniyet İstihbarat Dairesi mi, özel harekatçılar mı, karşı komşu mu, bakkal mı, manav mı, berber mi... Belli değil. Ama birilerinin bizleri sürekli dinlediği besbelli.
Bitmedi.
Genel Kurmay Başkanlığı medyada yayınlanan (hele hele Taraf gazetesinde yayınlanan) her haberden müthiş rahatsız ve sürekli açıklama yapıyor. Tamam, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün her konuda değil hiç bir konuda açıklama yapmamasına, buna karşılık devletin bir başka „memur“ kurumu olan Genel Kurmay Başkanlığının her konuda açıklama yapmasına alıştık. Ama bazan açıklamalar ürkütücü de olmaya başladı. Örneğin son açıklamalarında „Tahriklere kapılmayacaklarını“ belirttiler. Ürktüm. Öyle ya, açıklamadan „Ordu tahriklere kapılırmış da bu defa kapılmayacakmış“ gibi bir anlam çıkıyor. Ya bir gün kapılırlarsa ne olacak ?
Bitmedi.
Devletin resmi belgesinde var. Devletin bir savcısının iddianamesine koyduğu bir belge bal gibi resmi belgedir değil mi ? Peki Çukurova (dev) şirketinin patronuna, devletin üniformalı memurlarından biri „Kurumunuzun alt kadrolarındakilerle iyi işbirliği yaptık“ dediyse bunun bir anlamı olmalı. Mesela devlet erkini ellerinde tutan savcılar, olmadı TBMM, adamı çağırıp „Yav kardeşim senin adamların jandarma istihbarat görevlileriyle ne gibi bir işbirliği yaptılar ki komutanları senin sırtını sıvazlıyor“ diye sormalı. Sormak zorunda.
Bitmedi…
Bitecek gibi de değil. Geçmiş günlerin gazetelerine bakmadan, arşivlere girmeden sadece aklımda kalanları sıralasam sabaha kadar yazmam gerekecek…
Rastgele sıralayayım: Anayasa Mahkemesi, devletin istihbarat örgütleri, Ordusu, Hükümeti, Meclisi, siyasi partileri, memurları, amirleri…
Vay canına!.. Durum dehşet verici galiba... Kimse kimseye güvenmiyor. Birbirine güvenmeyenlerse bu ülkenin anayasal kuruluşları, örgütleri, kurumları. devlet aygıtının ancak birbirleriyle uyum içinde çalışabilirlerse işleyeceği kurumlar, kuruluşlar...
Bu işin çivisi çıkmış.
Yani, bizcileyin aşırı sabıkalı bir basın emekçisine düşmez biliyorum ama, bu iş böyle yürümez. Durmuş Ali'nin öğüdünü tutmanın tam da sırasıdır:
- Dağılın düzülün efendiler...
Dağılın, sonra da yeniden düzülün ki biz de karşımızda devlet gibi bir devlet görelim. Eleştireceksek, öyle eleştirelim. Benim gibi dünyaya inatla „sol“dan bakanlara acıyın. Biliyoruz, çok şeyi hakettik ama bu kadarını değil. Şöyle keyifli bir muhalefet yapabileceğimiz adam gibi, futbolu "ayıcılık" yapmadan, oyunu kuralına göre oynayacak bir burjuva düzeni, kapitalizme yakışır bir devlet bile yok ortada...
Yani bu memlekete adam gibi bir burjuva düzeni gerekiyorsa, onu da mı biz kuralım.
İnsaf yani, insaf !..