Baykal gitti. Ama Baykal bitti mi bilemeyiz. Türkiye siyasetinde daha önce de istifa edip, “Tabandan gelen baskılar” ya da “Örgütün isteği üzerine” mazeretleri kılıfıyla yeniden dönüş girişimlerine rastladık.
Ancak...
Olay bu kadar sıcakken bir tahmin yapmak pek sağlıklı değil ama Baykal’ın dönüşü epey zor görünüyor. Varlığını reddetmediği sadece “Mahremiyetime yönelik bir komplo” diye nitelediği (ki yerden öğe haklıdır) kasetin gölgesi Baykal’ın hep üstünde olacak. Sıradan ve pek de önemli işlevleri olmayan bir siyasetçi bunu belki taşıyabilir ama ana muhalefet partisinin genel başkanı taşıyamaz...
Yani belirli bir ihtiyat payı bırakmak koşuluyla tartışmalarımızın eksenini ”Baykal’dan sonra nasıl bir CHP” sorusu üstünde yoğunlaştırmak akla daha yakın gibi.
Varsın Ankaralı meslektaşlarımız “Nasıl bir CHP” yerine “Kim” sorusuna cevap arayadursunlar. Kılıçdaroğlu aday olacak... Yok yok açıkladı, olmayacak... Ama örgütün kararlarına uyarım dedi, bu ne anlama gelir?.. Bence Zülfü Livaneli’nin durup dururken CHP’ye dönüşü anlamlı... Baykal’ın yerini o doldurabilir mi ?.. Sizler örgüt adamı Gürsel Tekin’i unutuyorsunuz... Gürsel Tekin İstanbul gibi bir ilin delege desteğini sağlar ve...
Hayır, böyle bir tartışma ve kişiler üstünden bir değerlendirme denemesi anlamlı değil. Hiç değil. Pek “yakışıklı” bir benzetme olmayacak, biliyorum, ama yine de “Hamam ve tas değişmeyecekse, tellak değişikliği ne işe yarar ki” sorusu galiba duruma uygun düşüyor...
Öyleyse yeniden “Baykal’dan sonra nasıl bir CHP” sorusuna dönelim.
CHP, Baykal sonrasında, Baykal’ın adım adım 1930’lar CHP’sine dönüştürdüğü parti olmaktan çıkap çağdaş sosyal demokrasinin çetrefil sorunlarını tartışan ve onlara özgül ve özgün cevaplar arayan sahici bir sosyal demokrat partiye dönüşür mü?
Teorik olarak bu mümkün.
Ama pratik hiç de umut vermiyor.
Çünkü böyle bir dönüşüm bir liderin marifetiyle değil bir kadro ile yaratılır.
Nitekim 40 yıl önce (1966-1967 yılları) CHP içinde aralarında (başlarında değil aralarında) Bülent Ecevit’in de yer aldığı, Kamil Kırıkoğlu, Selahattin Hakkı Esatoğlu, Necdet Uğur, Turan Güneş gibi bir ekibin parti içi atılımı ile sosyal demokrat bir partiye dönüş yolunda ciddi adımlar atıldı; başarıya ulaştı ve parti yönetimini ele geçirdi.
Bugün unutulmuş da olsa, anlam ve önem yitimine de uğrasa, Türkiye’de ciddi bir seçmen desteğine sahip bir partinin “Toprak işleyenin, su kullananın... Tekelleri kuşatacağız... İnsanca, hakça bir düzen... Ne kadar özgürlük, Türkiye o kadar büyük” gibi sloganları kullanması, seçmen kitlelerini bu sloganlarla yanına çekmeyi yeğlemesi ve bunu büyük ölçüde başarmış olması önemlidir. “Ama arkası gelmedi... Ama çoğu lafta kaldı... Ama ömürlü olmadı” itirazları haklı olabilir. Ancak bu bir dönem bile olsa CHP’nin bu yönelimi ve tercihinin önemini azaltmaz.
Peki günümüzde, Baykal sonrası CHP’de böyle bir dönüşüm mümkün mü?
Galiba hayır.
CHP toprağı bugün çok çorak. O toprakta böylesine bir yönelimi ete kemiğe büründürebilecek bir kadroyu haber veren hiç, ama hiç bir belirti yok. Bir kadro yoksa, o kadroya yaslanıp liderlik düzayine yükselecek b.ir siyasetçinin de hiç bir şansı yok...
Keşki yanılıyor olsam.
Göl gör ki...