Dünkü Tırmık “CHP’nin sorunu tavanında mı, tabanında mı” sorusuyla bitiyordu ve bugün ayrıntılı bir cevap vermeyi hesaplıyordum.
Gerek kalmadı.
Bekir Ağırdır arkadaşımızın “Kurultaya Doğru CHP” dizisinin ilkinin altına “yorum yaz”an bir T24 okuru yüzlerce kelimeyle anlatmakta zorlanacağım bir yazıyı bir paragrafta hallediverdi.
Noktasına, virgülüne dokunmadan aynen aktarıyorum:
“Değişim diye tutturanlara soruyorum.. Sivasın. Karsın, Erzurumun bilmem hangi köyünde oturan ahmet ağanın değişim umurundamı. Bu ülkede kaç üniversite mezunu CHP'deki değişimin olup olmaması ile ilgili. Değişim oy potansiyeline nasıl yansıyacak.. Bu değişim 1 kişinin gönlünü hoş tutarken, 10 kişiyi kırarsa ne olacak. Değişim diye tutturanlar acaba değişimin ne olduğu konusunda bir tek somut öneri yapabildiler mi. Bu değişim CHP'ye iktidar yolununumu açacak, yoksa CHP'yi biraz AKP.leştirme, biraz BDP'leştirme, biraz fetullah Gülenleştirme mi olacak.. Yoksa inadımız inat, bak biz istersek CHP'yi bile değiştiririz mi olacak.”
CHP’de olası bir değişim’in adımlarını atmak isteyenler işte bu satırları yazan “CHP’liye” çarpacaklar.
Üstelik bu “CHP’li” , sövüp saymaya, göz döndürmeye, ağız köpürdetmeye kalkışmadan kaygılarını içtenlikle yazıyor. CHP’de bir şeyleri değiştirmek isteyenlerin çarpacakları pek çok “CHP’li”, bu T24 okuru kadar sakin olmayacak; bu kurultayda tanık olur muyuz bilemem; ama Kılıçdaroğlu- Gürsel Tekin ikilisinin ipuçlarını verdikleri bir CHP’ye yönelindiği anda patlak verecek olanları görmemek için fazla iyimser olmak gerek.
CHP tabanında çok ciddi bir kitle, T24 okurunun yazdıklarını aynen benimsiyor; kaygılarını paylaşıyor ve itirazını –farklı üsluplarla da olsa- dile getiriyor. O yüzden alıntılamam boşuna değil.
Şu cümleye bakın: “Değişim diye tutturanlar acaba değişimin ne olduğu konusunda bir tek somut öneri yapabildiler mi?”
Bu soruyu ben, çok daha önce ve çok sayıda CHP’li tanıdığa yönelttim. Biraz da şaşarak farkettim ki “değişim”i tek bir olgu olarak kavrıyorlar. Ne olduğu bilinmeyen, bilinmediği için de ürkülen bir olgu.
Oysa dünkü Tırmık’ta değişimin hiç de o kadar çetrefil bir kavram olmadığı yalın bir dille aktarılmıştı: Değişim, Türkiye’yi iç ve dışta kilitleyen, elini kolunu bağlayan, itibar yitimine uğratan, ekonomik ve siyasal darboğazlara sokan “sorunlar demeti”ne CHP nasıl bir yanıt verdiği- ve herbirine nasıl bir çözüm önerdiğidir.
Eğer “Bugüne kadar ne yanıt verildiyse, bundan böyle de o yanıt, nasıl bir çözüm önerildiyse, bundan böyle de öyle bir çözüm” deniyorsa ve partide bu egemen olursa bir değişimden söz edilmeyecek.
Burada Türkiye’yi kilitleyen sorunlar demeti açılabilir, sorunlar tek tek sayılabilir ve CHP’ye dönüp, “Evet bunlara ne diyorsunuz, öneriniz nedir” diye sorulabilir.
Kuşkusuz bu sorunlara genelgeçer birer cevap verilebilir. Klişe cevaplarla “değişim” varmış gibi bir görünüş elde edilebilir.
Ama bu asıl soruyu olsa olsa erteler.
Bu kurultayda sözü bile edilmeyecek; ama her CHP’linin külahını önüne koyup düşünmesi gereken temel bir soru var:
1931’deki 3. CHP Kurultayında “parti programı “ olarak benimsenen Altı ok, bugünkü CHP için de tümüyle geçerli midir?
Kelime oyunlarına başvurmadan cevaplanmalı: Milliyetçi misiniz?
Cevaplanmalı: Devletçilik ilkesinden ne anlıyorsunuz? Tek parti döneminde başarıyla uygulanan “devlet kapitalizmi” mi ? Değilse CHP’nin kapitalizme bakışı nedir?
Yerim dar, gerisini siz getirin: Cumhuriyetçilik, inkilapçılık, halkçılık, laiklik...
2010 Türkiye’sinde bu “ok”ların herbirinden CHP ne anlamaktadır, CHP’iler ne anlamaktadır ?
Bu sorularla yüzleşmeden ve bu sorulara kendini ikna eden, kitleleri de ikna edecek cevaplar üretemediği sürece CHP’de bir değişimden söz edilemeyecek.
Korkarım CHP’nin tabanında asla küçümseyenemeyecek büyüklükte bir kesim ile Kılıçdaroğlu - Gürsel Tekin ekibinin bu sorulara verir gibi oldukları (Henüz verdikleri değil, verir gibi oldukları) cevaplar arasında aynı partinin çatısı altında yer alınamayacak kadar büyük çatlaklar var.
Bakalım bu cumartesi toplanacak Kurultay’da bu çatlaklar su yüzüne çıkacak mı, çıkarsa ne ölçüde çıkacak?