14 Aralık 2010

CHP’de Sorun Tavanda mı, Tabanda mı?

Hafta sonu CHP’nin 45. Kurultayı toplanıyor. İlk bakışta çok önemli bir kurultay değil...

Hafta sonu CHP’nin 45. Kurultayı toplanıyor. İlk bakışta çok önemli bir kurultay değil. Genel Başkan seçimi yapılmayacak; partinin yörgüngesinde ciddiye alınır bir değişiklik getirecek bir program tartışılıp karar bağlanmayacak; ülkenin kangren olmuş ya da kördüğüme dönüşmüş sorunlarına nasıl bir çözüm önerildiğini öğrenemeyeceğiz...
Sadece Baykal döneminden kalan Parti Meclisi kompozisyonunun değişip değişmeyeceği, değişirse ne ölçüde değişeceği belli olacak.
Bunu önemsiz bulanlar var. Hem de epey çok. Bunu bile önemli bulanlar var. Hem de epey çok.
Bunlardan bir kesimi Kurultay sonucu ne olursa olsun “Eski hamam, eski tas, sadece tellaklar değişti” deyip CHP’ye yine sırtlarını dönecekler.
Bir kesimi de  parti meclisindeki değişimler üstüne ince değerlendirmeler yapacak; “Şu gitti, çok iyi; bu geldi, çok iyi; şu kaldı ne kötü; şu gitti, ne kötü” filan hesapları ile  ya umutlarını artıracaklar ya da umutlarının son kırıntısını da yitirecekler...
Sekiz yıldır  iktidarda olan, adım adım devletin dizginlerini de daha sıkı tutabilecek bir etkinliğe kavuşan ve önümüzdeki  dört yılda da yine iktidar olacağa benzeyen AKP elebaşılarının köpeksiz köyde değneksiz gezme olanağını artık alışkanlığa dönüştürdükleri bir dönemeçteyiz. Ahmet İnsel arkadaşımız geçen pazar Radikal İki’de “AKP’nin Duraklama Dönemi” başlıklı serinkanlı  bir AKP analizi (=çözümleme) yayınladı. Orada “duraklama”nın AKP’yi paranoyalara nasıl kolayca kapılan ve o yüzden de saldırganlaşan bir siyasal örgütlenmeye dönüştürdüğü uzun uzun ele alınıyor.
İyi de siyasal iklim ne sağda, ne merkez sağda, ne de merkez solda AKP iktidarını alaşağı edebilecek bir siyasal örgüt koymuyor önümüze. Yani “köpeksiz köy” koşulları yakın erimde sonlanmayacak.
CHP o yüzden önem taşıyor... 
Taşıyabilirdi...
Taşıyabilir mi?
En insaflı deyimle: Zor!..

*    *    *

Pek çokları Kılıçdaroğlu’nun işbaşına gelişinden bu güne CHP’de olup bitenleri “tepedeki değişimler”e bakarak değerlendiriyor.
Örneğin “Ergenekon avukatlığında” Baykal ve ekibini aratmayan Süheyl Batum’un  parti genel sekreterliğine getirilmesine bakıp olumsuz; çiçeği burnunda Parti Meclisi üyesi Enver Aysever’in CHP’ye –bence taşıyamayacağı- misyonlar yükleyen sözlerine bakıp olumlu  yargılar üretiliyor. 
Peki, CHP’nin burun kıvrılacak ya da umut bağlanacak bir partiye dönüşüp dönüşmediği, dönüşüp dönüşmeyeceği  tavanda olup bitenlere bakarak, bunu ölçüt kılarak değerlendirilebilir mi? 
CHP’nin elini kolunu bağlayan, onu donmuş, yaşamın dayattığı değişimlere ayak uyduramayan bir parti olmasına yol açan sorun tavanda da mı, yoksa tabanda mı?
(Bekir Ağırdır arkadaşım, anladığım kadarıyla bugün (salı günü) KONDA verilerine yaslanarak bu soruya bilimsel bir cevap verecek. Onun neler diyeceğini bilmeden bir üst paragraftaki soruya benim yanıt vermem pek akıl kârı değil. Ama ben de zaten pek akıl kârı işler yapan, yazılar yazan biri değilim.
Yani akıl yürütmeye devam...)

*    *    *

Kılıçdaroğlu’nun  seçildiği günden bu, yana CHP’de bir şeyleri kıpırdattığı açık. Ancak henüz ortada değişim nitelemesini hakedecek bir adım, bir açılım da yok. 
Kimi CHP’liler değişim deyince göz döndürüyor ve “Nedir bu değişim değişim dedikleri allahaşkına” diyor... 
Oysa bu kolayca cevaplanabilecek, cevabını kendilerinin de bulup çıkarabilecekleri bir soru. 
Türkiye’yi iç ve dışta kilitleyen, elini kolunu bağlayan, itibar yitimine uğratan, ekonomik ve siyasal darboğazlara sokan “sorunlar demeti” belli. 
Rastgele sayalım: AB üyeliği, Kıbrıs düğümü, Ermeni sorunu, 12 Eylül Anayasasını çöpe atacak yeni bir Anayasa, YÖK belası, ekonomiyi üretmeden, finans cambazlıklarıyla ayakta tutma tercihi, işsizlik, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası  gibi  utanç yasaları ve... Ve elbette Kürt sorunu!
Değişim bu sorulara verilen cevaplarda kendini ete kemiğe büründürür. CHP bu sorunlara nasıl birer çözüm öneriyor; hatta bu sorunları “sorun” kabul ediyor mu?
Eğer eskiden verilmiş (yani verilememiş) cevaplar yinelenecekse CHP’de bir şey değişmemiş olacak; yeni ve toplumu heyecanlandıracak, seçmeni kendine çekecek yeni cevaplar üretilebilecekse değişim’den söz edilecek...
Bu kadar ve bu kadar basit...
Peki burada CHP’yi yüzde 20’leri aşamayan bir oy oranına mahkum eden bugünkü tabanı böylesi bir değişimler zincirine razı mı ve hazır mı?
Yazı uzadı... Devamı yarına kalsın...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"