30 Ağustos 2019

CHP'nin tepesi - CHP'nin tabanı

İnkâr kabul etmez bir gerçek bu: CHP'de bir şeyler kımıldıyor

Hayırdır inşaallah. CHP'de bir şeyler oluyor. Daha doğru bir deyişle, bir şeyler kımıldıyor.

Rastgele sıralıyorum. Eksikleri siz tamamlayın:

İBB'nin geleneksel CHP'yle pek de uyumlu olmayan başkanı Ekrem İmamoğlu 31 Ağustos'ta Batman'a gidiyor. Batman CHP İl Başkanının yeğeninin nikâhında şahitlik yapacakmış. Olabilir. Ama bunun için Batman Havaalanına değil Diyarbakır Havaalanına uçuyor. Batman'a oradan gidecek. Hani seçilmiş belediye başkanının "kayyımlanıp", yerine bir devlet memurunun atandığı Diyarbakır'a...

"Niye" diye sormaktansa "Ne güzel" demeyi yeğlerim. Herhalde İmamoğlu Diyarbakır'a inince Kayyım'la değil seçilmiş belediye eş başkanları ile buluşacak. Sadece el sıkışsalar, gazetecilere birkaç kare birlikte fotoğraf olanağı tanısalar bile yeter.

CHP'nin, Kürtlerle yan yana görünmekten ölümüne korkan kimi tepe yöneticileri homurdanacak ama homurtularını kendilerine saklayacaklar, bizlerin duyacağı kadar yükseltemeyecekler.

Çünkü CHP tabanında, genç partili kadrolarda rüzgâr farklı esiyor.

Hatırlayın.

Kayyım kararının hemen ardından CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Emre Yılmaz bir açıklama yayınladı. Açıklamayı kendi adına değil, kişisel görüş olarak değil "CHP Gençlik kolları Genel Başkanı" olarak imzaladı ve sözü eğip bükmeden belirtti:

"19 Ağustos 2019 sabahı Van, Diyarbakır ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine AKP iktidarı tarafından 'kayyum' adı altında yapılan bu darbeyi kınamakla yetinmiyor; bu kararı tanımıyoruz"

Katıksız demokratlığın somut bir kanıtı olan bu açıklama şöyle sürüyordu:

"...Hepimizle eşit yurttaşlığa sahip olan Van, Diyarbakır ve Mardin halkının ve iradesinin daima yanında olacağız..."

Ve şöyle bitiyordu:

"Dayanışma ve kardeşlikle..."

Ne dersiniz? Daha birkaç hafta öncesine kadar "CHP kanadından böyle açıklamalar okuyacak, böyle tutumlar gözleyeceğiz" dense inanır mıydınız, yoksa bıyık altından gülüp geçer miydiniz?

Devam edelim...

Kayyım saldırısının hemen ardından CHP içinde kendilerini "Özgürlükçü sol" olarak adlandıran ve aralarında MYK üyelerinden, PM üyelerine, yerel CHP örgütlerinde görev alanlardan, kamuoyunda "hak savunucusu", "sivil toplum aktivisti" olarak tanınmış ve ünlenmiş çok sayıda "partili" yayınladıkları  bildiride Türk milliyetçiliğinin önyargılarına pabuç bırakmadan eşit yurttaşlık vurgusu ile kayyım saldırısına karşı çıktıklarını hatırlamalısınız.

Dahası CHP'nin sol kanadında yer alan ve CHP'nin örümcek bağlamış parti geleneklerine açıkça karşı çıkan bir hareketin Selin Sayek Böke ile birlikte kurucularından olan İlhan Cihaner parti kararı filan beklemeden Ahmet Türk'ü ziyaret edip dayanışma dileklerini iletti...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Türk'e telefon ederek kayyım atanmasının hukuksal değil siyasal bir karar olduğunu ve buna parti olarak karşı olduklarını belirtti.

Yine Kılıçdaroğlu, iki gün önce HDP'ye uzak, Barzani'ye yakın bir siyasal çizgiyi temsil eden, ancak Kürt kimliğinde vurguyla ısrarlı "Azadi Hareketi"nin düzenlediği bir toplantıya katıldı ve Kürtçe konusunda kendisinden ve CHP'den duymaya hiç de alışık olmadığınız cümleler dillendirdi.

Bitmedi.

Facebook ve Twitter'da sıkı bir tur atarsanız CHP tabanının, özellikle de gençlerin AKP'nin kayyım saldırısına karşı milliyetçi tuzakları ellerinin tersiyle itip demokrasiden yana amasız, fakatsız saf tuttuklarını gözlersiniz.

*   *   *

İnkâr kabul etmez bir gerçek bu: CHP'de bir şeyler kımıldıyor.

O "bir şeyler"in ne gibi "bir şeyler" olduğunu söylemek için henüz erken. Ama CHP'de alışık olmadığımız, beklemediğimiz, "devlet"in değil demokrasinin yanında saf tutma olarak nitelenmesi gereken adımlar atılıyor.

Burada işin ucuzuna gidip solculuğuna krem sürdürmek istemeyen, "Yav CHP işte. İttihat Terakki'nin devamı, faşist devletin koruyucusu hatta kurucusu işte" diye klavye solculuğuna sığınanlar umurumda değil.

Keza kendilerini nedense halâ solcu sayan; Türk milliyetçiliğinin ve Kürt düşmanlığının batağında debelenen teyze ve amca ve onları örnek almış gençler de umurumda değil.

O teyze ve amcaların, CHP'nin Kadıköy Belediye Başkan adayı Şerdil Dara Odabaş Kürt diye, Kadıköy kafe ve salonlarında Bağdat Caddesi sokaklarında,  "Kürt'e oy yok" diye özetlenebilecek bir "parti çalışması" yürüttüklerini biliyorum ama  cürümleri kadar bile yer yakamadıklarını da görüyorum.

CHP'yi 50 yıl sonra nihayet sahici bir "sosyal demokrat parti"ye doğru yönelten, çoğunluğu genç partililerin ciddiye alınması ve el ele tutuşulacak bir demokrasi gücü olarak nitelenmesi kanısındayım.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"