19 Eylül 2012

CHP Hakkında Suç Duyurumdur

Daha kestirme söyleyelim: AKP'nin on yıllık iktidarı boyunca attığı (ve evet, devamını getiremeyecek kadar ilkesiz ve ödlek olduğu) en olumlu adım Oslo sürecidir.

 

CHP üstüne yazacaktım.

CHP'nin 89. kuruluş yıldönümünde gazetelere "Tarihe Not Düşüyoruz" başlığı ile Parti Meclisi imzalı tam sayfa ilan vererek açıkladığı "beyan ve taahhüt" üstünde duracaktım. Dahası Kılıçdaroğlu, 27 Mayıs'ın ardından idam edilen seçilmiş Başbakan Adnan Menderes'in mezarını ziyaret etmiş ve orada tüm siyasi idamların cinayet ve 27 Mayıs'ın da darbe olduğunu söylemişti. En küçük bir demokratik yönelimin, adımın  bile yaşamsal önem taşıdığı şu günlerde CHP gibi büyük, güçlü bir partinin Parti Meclisi gibi Kurultay'dan sonraki en yüksek organının imzasını taşıyan bu "beyan ve taahhütname"si ve Genel Başkanlarının  Menderes'in mezarı başındaki sözleri önemliydi.

Ama aynı günlerde CHP'nin attığı başka bir adım daha vardı. O yüzden bu sahiden "olumlu" ve demokrasiye katkıda bulunabilecek metin ve mezar ziyareti ile genel başkanlarının şike hükümlüsü Fenerbahçe Kulübü Başkanını ziyaret edip, bununla yetinmeyip "Aziz Başkan yargılanırken Fenerbahçeli taraftarların kulüplerine ve demokrasiye bağlılıklarını izledik" demesindeki çelişkiyi tırmıklayacak ve popülizmin çift anlamlı bir kavram olduğunu hatırlatacak ve "Tercihiniz halk dalkavukluğu (=Popülizm) mu, halkçılık (= Popülizm) mı" diye soracaktım…

Sonra T24 ekranında bir haber belirdi: "CHP 9 maddelik 'Oslo mutabakatını' açıkladı."

CHP üstüne yazmaktan vazgeçtim.

Başka bir yazıya geçtim.

CHP üstüne yazacağım…

Buyrun…

*    *    *

CHP'nin "demokrasi mi laiklik mi" gibi saçma bir soruyu "Elbet laiklik" diye ya da "Demokrasi mi devlet mi" gibi daha saçma bir soruyu "Elbet devlet" diye yanıtlayan kanadına yakın durduğu gözlenen Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç dün kameraların karşısına geçti ve "AKP ile PKK Mutabakat Metni" olduğu öne sürülen Oslo’da yapılan görüşmelere ilişkin belgeleri açıkladı. Koç, “Oslo Protokolü” dediği metnin, İngiliz arşivlerinde yer aldığını belirtti. Koç'un yüzünün ifadesinden sesinin tonuna kadar her şey "Müthiş bir suçun belgesini" ele geçirip kamuoyuna açıklamanın (eskiler buna açıklama değil  "Faş etme" derlerdi ve durumu daha iyi ifade ederdi) gururu okunuyordu.

Belgenin doğruluğuna kuşkum yok. Zaten aylar öncesinden içeriği üç aşağı beş yukarı biliniyordu. Ama şimdi belgelendi. Başbakan tarafından görevlendirilmiş -o dönemin- Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan ile iki MİT görevlisinin devlet adına katıldığı, PKK adına yetkili kişilerin katıldığı anlaşılan ve İngiliz temsilcilerin hakemliğinde yürütülen bir dizi görüşme sonunda yazıya dökülen bir anlaşma ya da uzlaşma metni bu.

Şimdi bir parantez açalım ve sözü AKP'ye getirelim.

AKP günahları taşınamayacak kadar büyük, sevapları pek cılız bir iktidar partisi. Üstelik sevap hanesine yazılanların devamını getiremeyecek kadar da ilkesiz ve ödlek. İşte AB üyeliği sürecinde yaşananlar; işte Kürt açılımının bugün geldiği nokta; işte yakındığı yargıyı asker vesayetinden kurtarıp bağımsızlaştıracak fırsat elindeyken kendine bağlı bir yargı yaratmayı yeğleyen kadar fırsatçılığı (=oportünizmi)….

Ama eğer yine de sevaplarından söz edilecekse en büyük ve önemli sevabı Oslo süreci'ydi. Yani Kürt sorununu kanla, ölümle değil siyasetle, silahların değil siyasetin diliyle çözmeye giden yolun ilk taşlarının döşendiği süreç.

Eğer AKP suçlanacaksa, ki suçlanmalıdır, hem de ağır suçlanmalıdır, ilk adımlarını attığı Oslo sürecinin sonunu getiremeyip, tam tersi yola sapıp gencecik Türk ve Kürt yurttaşların birer ikişer, beşer onar ölmesine yol açmaktan ve Başbakanlarının da ölü sayıcılığı yaparak öğünmeye yönelmesinden dolayı suçlanmalıdır.

Daha kestirme söyleyelim:  AKP'nin on yıllık iktidarı boyunca attığı (ve evet, devamını getiremeyecek kadar ilkesiz ve ödlek olduğu) en olumlu adım Oslo sürecidir.

AKP parantezini kapatılyorum.

*    *    *

Birkaç hafta önce CHP Beşiktaş ilçe binasının cephesine asılmış "AKP Oslo'ya, CHP Anadolu'ya" pankartını görmüş ve barışa değil savaşa övgü düzen bu çarpık anlayışa "Beşiktaş ilçe yönetiminin densizliği" deyip geçmiştim.

Yanılmışım. Beşiktaş ilçe yönetiminin densizliği değilmiş…

CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, yukarıda değindiğim açıklamayı MYK toplantısın hemen ardından yaptı. Herhalde MYK toplantısında konuya hiç değinmeyip parti yönetiminin haberi olmadan kameralar karşısına geçmedi. Genel Başkan Yardımcısı'nın açıklamalarının partiyi bağlayacağını bilecek kadar da deneyimli. Demek ki açıklama bir parti kararıdır. Koç, "Bir terör örgütü ile görüşme masasına oturduğu ve mutabakat metni imzaladığı için" sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını da açıklamasına ekledi.

Hımmmmm…

CHP üstüne yazacağım demiştim.

Vazgeçtim.

CHP üstüne yazmaktansa savaş kışkırtıcılığı yaptığı, gencecik yurttaşların ölümüne yol açacak bir siyasal yörünge izlediği için CHP hakkında suç duyurusunda bulunmak daha akla ve vicdana uygun olacak…

Haluk Koç'un açıklamasının tam metni dünkü T24'te yer aldı. Olaki gözünüzden kaçmıştır. Kolaylık olsun diye haberin linki burada. Tıklayıverin...

Özellikle "Oslo mutabakatı"nı bir kere daha dikkatle okuyun. Belki suç duyurusuna benimle birlikte imza koymak istersiniz…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"