Önce "Bu"…
Adı Abdülhamit Gül. Adalet Bakanı. Önceki gün TRT ekranlarına çıktı ve uzun uzun "AKP iktidarında Türkiye" güzellemesi yaptı. Ondan Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu bir kez daha dinledik.
Konuşmasının beni en çok etkileyen bölümü pek kısaydı. ABD Dışişleri Bakanlığından gelen ve Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılmasını isteyen açıklamaya bir cevap verdi. Aynen aktarıyorum:
"Türkiye bir hukuk devletidir. Kimsenin Türkiye'deki davalarla ilgili açıklama hakkı yoktur. Kimsenin davalarla ilgili telkinde bulunması kabul edilemez. Türkiye'deki yargı süreçlerine müdahale edilemez."
Türkiye'nin Adalet Bakanı'nın bu cümleleriyle ilgili ne söylenebilir?
Bence hiç.
Olsa olsa gülünebilir. Meşrebinize göre kahkaha ile ya da alaycı bir gülümseme ile…
Korkmaya hiç ama hiç gerek yok.
Abdülhamit Gül, dünyanın her yerinde, pek çok siyaset esnafının yaptığını, Türkiye'de sık sık yaptığını, AKP iktidarında ise neredeyse hep yaptığını yapıyor. İnanmadığını, doğru olmadığını iyi, hem de çok iyi bildiğini doğruymuş, gerçekmiş gibi dile getiriyor.
Abdülhamit Gül gençliğinden beri "milli görüş" çizgisinde yer almış bir siyasetçi. Saadet Partisi, Has Parti duraklarından geçip AKP saflarına katılmış; hemen hep üst düzey yöneticilik görevlerinde bulunmuş ve 2017 Temmuz'unda Adalet Bakanılığı koltuğuna oturmuş biri. Okumuş, yazmış, bir merdiven altı üniversiteden değil, kalitesi bilinen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş biri. İçinde yer aldığı siyasal hareketin gözü dönmüş "şahin"lerinden biri de değil.
Söylediklerinin doğru olmadığını kesinlikle biliyor. Ama siyaseti, inanmadıklarını, doğru olmadığını bildiklerini gözünü kırpmadan söylemek olarak kavrıyor. Yarın tam tersini de aynı kesinlikle söyleyebilir.
O AKP saflarında benzerleri pek çok olan bir siyasetçi.
O bir Türkiye siyasetçisi.
Korkmaya gerek yok. Gözümüzün içine baka baka "Türkiye bir hukuk devletidir... Türkiye'deki yargı süreçlerine müdahale edilemez" diyebilir.
Biz de "Ufala da civcivler yesin sayın bakan" der ve gülüp geçeriz.
Korkmayız…
* * *
Şimdi de "şu".
Adı Faruk Gökkuş. İBB Meclisi'nde AKP grubunun sözcüsü. Önceki gün İBB Meclis oturumunda konuştu. Konuşmasının en can alıcı paragrafını aktarıyorum:
"Gençlere sorarsanız gençler hep 'Yurt dışında yaşamak istiyoruz' derler ama son zamanlarda Amerika ve Avrupa'dan Türkiye'ye insanlar göç ediyor. (…) Orada artık bilimsel gelişmeler, fikir özgürlüğü yok. Orada faşizan duygular yükselmekte. Oradaki insanlar buraya göç etmekteler."
İşte"şu"ndan korkarım. Çok korkarım.
Çünkü bu söylediklerinin doğru olduğuna inanıyor. İnanmasa böyle bir cümle kuramaz. Kimse inanmadan böyle bir cümle kuramaz. İnandığı için de "Yav böyle söylersem benimle dalga geçerler" gibi bir kaygısı yok, böyle bir "iç uyarı"ya sahip değil.
Alıntıladığım paragrafta siyah dizilmiş cümlelere bir kez daha göz atın lütfen..
Bu cümleleri kuran siyasetçiyle artık tartışamazsınız. Bu bilgileri nereden edindiğini sorgulayamaz, kanıtlar göstermesini isteyemezsiniz. Bilgi değil inanç söz konusu. İster dinsel, ister düşünsel fark etmez: İnanç tartışılmaz. Ya kabul edersiniz ya reddedersiniz.
Kendi adıma ben bundan korkarım işte.
Hele bunu söyleyen bir siyasetçi, hem de AKP takımında yükselmekte olan bir siyasetçi ise çok korkarım.
Bugün Danimarka'nım üç katı nüfusa sahip bir megakentin, İstanbul'un kaderi üstüne karar verenlerden biri o.
Siz de korkun bence…