Yılbaşı arifelerinde şair Ümir Yaşar'dan ödünç aldığım dizelerle kaç Tırmık yazdım hatırlamıyorum. Anneme, babama, kızkardeşime, oğluma, gelinime, torunlarıma yazdım hep, "Yorgun saat 12'yi vurduğu an" dedim ve ekledim "sizi düşüneceğim…"
Bu gece yeni bir yıla gireceğiz. Ben 2021'in bitip 2022'nin başlayacağı ilk saniyelerde AKP yargısının vurgununu yemiş, hapishanelerde tek başına yeni yıla giren kadın ve erkek, Türk ve Kürt meslektaşlarımla olacağım. "Yorgun saat 12'yi vurduğu an" onların voltasına eşlik edeceğim.
Hayır, "Siz dört duvarı olan, biz sadece dört duvarı olmayan bir hapishanedeyiz" diyen o yalama olmuş cümleyi kurmayacağım. Bu gece ben yakın arkadaşlarımla birlikte olabilirim. Oysa benim meslektaşlarım orada tek başlarına olacaklar. Ana babalarından, dostlarından eşlerinden, sevgililerinden, sevdiklerinden onları ayıran kalın duvarların, çelik kapıların ardında olacaklar.
Bilirim, bırakın tek başına olmayı, 40-50 kişilik koğuşlarda bile yılbaşında bir keder sarar sizi. Dik durmaktasınız, boyun eğeceğiniz filan da yoktur. Ama yine de, yine de bir bir zorlu keder çöker.
O gece voltalar daha sert atılır. Kimse mavra kaynatmak istemez. Yalnızlığını daha da yalnız kalarak yaşamak ister.
Genç meslektaşlarım,
Ülkemizin uğursuz geleneğinde aydınlara, yazarlara, hele hele gazetecilere yaşamlarının birkaç dilimini hapishanede geçirtmek vardır. O dilim bazan birkaç ay sürer, bazan birkaç yıl, bazan birkaç on yıl.
Ne kadar sürerse sürsün mapusluğu kişisel zenginleşmemiz için bir fırsata çevirmek gerek. Hapishane idaresinin insaf süzgecine takılmamış kitaplar içeri girer ya hepsini okumaya bakın. Dışarıda buna vaktiniz olmayacak.
Sizden önce hapislere atılmış ve eskilerden derlenmiş "mapus damı öğütleri"ni önemseyin ve onlara sıkı sıkı uyun.
Meselâ voltayı sert atın. Volta gezinti değil yürüyüştür, salt bedeni değil, bilincimizi de güçlendirir.
Hücrenin ya da koğuşun penceresinden gökyüzünün küçücük bir parçası görünüyorsa her gün en az yarım saat, sabırla, inatla gökyüzüne bakın. Uçan bir kuş görürseniz kafanızı çevirmeden gözlerinizle kuşu izleyin. Kuş yoksa belki bulutlar vardır. Ağır ağır hareket eden bulutları boynunuzu çevirmeden salt gözlerinizle izleyin. Ne kuş, ne uçak, ne bulut yoksa da dert etmeyin. Yine gözlerinizle görebildiğiniz gökyüzü parçasını sondan başa, baştan sona tarayın ve bunu aksatmadan yapın. Mapus damında görüş mesafesi 10 – 15 metreyi aşmaz ve bu gözleri yorar. Çıktığınızda gözleriniz güçlü olsun.
Haydi yeni yıl arifesinde çenesi düşmüş bu yaşlı meslektaşınızdan bir öğüt daha dinleyin.
Yazın. Evet hapiste yazı yazın. Tükenmez kalemler tüketin. Pas tutmazsınız. Meslek idmanı yapmış olursunuz ve göreceksiniz çok yararlı olacak. Meselâ kendinizle röportaj yapın. Sonra yazdığınızı okuyup "Ben olsam bu röportajı okur muydum, yoksa bakar geçer miydim?" diye sorun ve kendinize torpil yapmadan cevap verin. Hapishanenin günlük yaşamından -belki kimsenin okumayacağı- haberler üretin. Yazdıklarınızı okuyun ve kusurlarınızı kendiniz bulun.
Unutmayın bizim meslekte yazılardaki, haberlerdeki kusurları, yanlışları, eksikleri en iyi onları yazanlar bilir ve bulur.
Kadın ya da erkek, yeni yıla mapus damında giren genç meslektaşlarım, biliyorum bu Tırmık'ı okuyamayacaksınız. Günler sonra bir avukat iş edinip, basıp görüş günü getirmezse haberiniz bile olmayacak.
Olsun.
Bu gece, yorgun saat 12'yi vurduğu an sizi düşünen yaşlı bir meslektaşınız, bir meslek ağabeyiniz olacak.
Nice yıllara… Hepimize nice ve özgür yıllara…