Korkmayın, bizim ordudan değil, Alman ordusundan söz edeceğim.
Bir rezalet yaşanıyor burada ve bütün gazetelerin manşetleri günlerdir bu –bence- “rezalet”e ayrılmış durumda.
Benim gibi Türkiye’den ayrılalı bir kaç gün olmuş biri için “Böyle ordu olmaz; böyle siyaset hiç olmaz” dedirtecek bir olaydan söz ediyorum.
Kısa, ama çok kısa özetleyeyim:
Alman Deniz Kuvvetlerinde eğitim aracı olarak kullanılan ve denizci askerleri denizin gerçeği ile tanıştırmayı amaçlayan üç direkli yelkenli okul gemisi Gorch Fok’ta deniz subayı adayı olarak görev yapan kadın asker Jenny B. 4 Eylül 2008 günü geceyarısına az kala güverteden denize düşmüş, boğulmuş ve cesedi onbir gün sonra Helgoland adasının 120 kilometre açığında bulunmuş.
Alman Adliye makamları 2010 yılı başlarına kadar konuyu incelemiş ve bir suç tesbit edilemediğinden dosyayı kapatmış.
Ancak kadın askerin ana babası kızlarının ne intihar ettiğine, ne de ölümünün bir kaza olduğuna inanıyorlar.
O yüzden kamuoyunun önüne çıktılar ve “Bir demokraside saydamlığın temel olduğunu” ileri sürüp kızlarının ölüm olayının yeniden araştırılmasını istediler. Olay kamuoyu gündemine gelir gelmez daha önce o gemide görev yapmış denizci askerlerden ardarda ve çok sayıda “tanıklıklar” gelmeye başladı. Gemi subaylarının ve geminin sürekli ekibinde yer alan kıdemli askerlerin, eğitim için gemide bulunanlara bir cehennem hayatı yaşattıklarını, hakaretten, ağır sakatlıklara yol açan baskılara kadar her türlü yasadışı, hukukdışı, hatta insanlık dışı uygulamaların gemideki olağan yaşamdan sayıldığını açıklamaya başladılar.
Muhalefet de konuya ve soruna sahip çıktı. Savunma Bakanı önce olayı örtmek istedi. Sökmedi. Bu kez de gemi kaptanını görevden aldı ve soruşturmanın yeniden başlaması için geminin derhal ülkeye dönmesini emretti. Ancak bu siyasi önlem de muhalefeti ve kamuoyunu tatmin etmedi.
Parlamento Jenny B. olayının da ötesinde Alman ordusundaki askeri disiplin kılıfı altında sürüp giden insan onuruna aykırı uygulamaları araştırmak üzere bir komisyon kurabilir; Savunma Bakanı istifa edebilir, hükümet sallanabilir.
Yani ortalık tozduman...
Daha bir sürü ayrıntı var ama bu yazı için bu kadarı yeter.
* * *
Şimdi benim gibi Türkiye’den ayrılalı henüz iki gün olmuş biri için bu kavranabilir bir durum mudur?
Düşünün ortalık toz duman ve Alman Genel Kurmay Başkanı öteki generalleri arkasına dizip, kameraların önüne geçip “Subay adayı Jenny B.’nin güverteden denize düşüp boğulduğu iddiaları borudur, boru” demedi.
Alman Genel Kurmay Başkanlığının internet sitesine geceyarısına doğru bildiriler konup “Bu tartışmalar ve iddialar kahraman Alman ordusunu zayıflatmak, itibarsızlaştırmak için malum çevre ve kaynakların yaydığı yalanlardan ibarettir ve buna seyirci kalmamız düşünülemez” filan da denmedi.
Gemideki saçma ve onur kırıcı disiplin uygulamasına itiraz eden askerler “Vatan haini” olarak damgalanmadı ve cezalandırılmadı; tersine bunun bir “sivil cesaret” örneği olduğuna ilişkin yorumlar yayınlandı, yayınlanıyor...
Yani Alman ordusunda da, Alman siyasetinde de durumlar berbat. Askerlik mesleğinin kuralları ayaklar altında. “İtaat ve itaat ve mutlaka itaat” diyen ilke yerlerde sürünüyor. Topu topu tek bir askerin ölümü üstüne koparılan yaygara anlaşılır ve kabul edilebilir gibi değil...
”İnsana böyle ordu olmaz olsun, böyle siyaset ve siyasetçiler yerin dibine batsın” dedirtiyor...
Bence Alman Genel Kurmay Başkanından assubaylarına, kıdemli çavuşlarına kadar hemen hepsi bir başka ülkede eğitime gönderilmeli ve böylesi durumlarda nasıl davranılması, ne yapılması gerektiği onlara öğretilmeli.
Keza Alman siyaset erbabının da aynı ülkeye eğitime gönderilmesinde yarar var.
Hangi ülkeye, diye sormayın.
Bilmiyorum...