Anlaşılan bu haftayı “2. İddianame” ile geçireceğiz. Hatta belki sonraki haftayı da... Yani pösteki sayacağız. İddianame satır satır didiklenecek; herkes meşrebine ve mezhebine göre sonuçlar çıkaracak; yorumlar, değerlendirmeler gırla gidecek.
Bu tartışmalara bir ucundan bile bulaşmaya hiç niyetim yok. İlle “Bir şey söyle” diyen olursa (İnşaallah olmaz!) bir paragraflık sözüm var o kadar:
“Bu iddianameye göre darbe girişiminde bulundukları iddia edilen dört yıldızlı generaller, görevleri sırasında, yani bir darbe yapacaklarsa sahiden yapabilecekleri, ellerinin altında tank, tüfek, cephane ve emirlerine uyacak asker bulunduğu dönemdeki faaliyetleri ile ilgili olarak yargılanmayacaklar. Çünkü darbe girişimi suçunu işleyen dört yıldızlı generaller, ancak dört yıldızlı üstleri, yani Genel Kurmay Başkanı izin verirse yargılanabiliyorlar. Genel Kurmay bu izni vermediğine göre yargılanmayacaklar. Bu tuhaf duruma ‘Askeri Ceza Kanunu'nun hukuk sistemimize armağanı böyle’ diye işaret edelim ve paragrafı kapatalım.”
* * *
Ama hazır 2. İddianame sayesinde “darbe, darbecilik, darbe girişimi, darbe yapmak, darbe yapmaya niyetlenmek” gibi sözcük ve terimler havada uçuşurken bir soruyu tartışmaya niyetliyim:
Darbe girişimi suç mudur, değil midir?
Biliyorum kimileri bu soru cümlesini yazdığım için bana dönüp “Neler saçmalıyorsun efendi. Elbette suçtur” diyecekler.
Ama yine biliyorum: “Darbe yapmadıklarına göre suç değildir” diyenler de çıkacak, “Kime karşı, neyi önlemek için yapıldığına bağlı” diyenler de...
Bu satırları okuyan siz, yukarıdakilerden hangi grupta yer alıyorsunuz bilemem; ama sanırım bu konuda toplumda böylesine derin bir ayrışma yaşandığını siz de kabul ediyorsunuzdur.
Kamplaşma, cepheleşme uzun süredir bu ülkenin bir gerçeği. Bir dizi konu var ki toplumu bazan tam ortasından, bazan biri büyük, öteki görece küçük iki gruba, iki kampa, iki cepheye bölüyor.
Mesela Kıbrıs sorunu: Kuzey Kıbrıs fethedilmiş bir toprak mı, yoksa Kıbrıs’ın geleceğine Kıbrıslıların karar vermesine engel olan işgal benzeri bir durum mu sözkonusu? Kuzey Kıbrıs ile Güney Kıbrıs birleşip iki halklı tek devlete mi dönüşsün; yoksa kuzeyde (Türk) ve güneyde (Rum) iki ayrı devlet mi kurulsun ?
Mesela Kürt sorunu... Mesela Ermeni sorunu... Mesela Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği... Mesela türban sorunu... Mesela Kuzey Irak’ın siyasal statüsü... Mesela... Devamını dilerseniz siz sayın; ben sıkıldım...
Bu konuların her biri Türkiye’de bir bölen işlevi taşıyor. İster siyasette, ister medyada, ister kahvehane, meyhane sohbetlerinde...
* * *
Ergenekon soruşturması ve davasıyla birlikte “askeri darbe” konusu da yukarıda bir bölüğünü sıraladığım “bir bölen”ler arasında yerini aldı. Hem de ne alış; baş köşeye kuruldu.
Bu önemli. Çünkü öteki “sorunlar” şöyle ya da böyle çözülebilir. Ama “darbe” eğer bir ülkede tartışma konusu olabiliyorsa; darbeyi ülkeyi daha iyiye götürecek yollardan biri olarak kabul edenler varsa ve az değilse durum ciddidir.
Demokratik bir ülkede darbe konusunun bir bölen olması, olabilmesi siyasal bir sağlıksızlığa, sıkıntıya filan değil ancak ve ancak “saçmalığa” işarettir. Sıcak buz, kuru yağmur, alkolsüz rakı ne kadar anlamlı ise “darbe de yapılabilen demokrasi” de o kadar anlamlı...
Biliyorum, bir avuç sapkın ve bir avuç şaşkın dışında kimse ortalığa çıkıp “Ben darbeden yanayım” demiyor. Gel gör ki “kahve”de “Bu memlekete eli sopalı bir idare lazım arkadaş. Asacaksın iki kişiyi, bak nasıl düzeliyor işler” diye ahkâm kesenden, “cafe”de “Şeriatı getirmek isteyenlerin önünü demokrasi alamıyorsa bir başka yol bulunur” diyene kadar genişçe bir kesim dolaylı olarak darbeye, darbede anlatımını bulan “diktatörlüğe” yeşil ışık yakmış olmuyor mu?
Kıbrıs, Kürt, Ermeni, AB sorunlarında bir ortak paydada buluşamayabiliriz; bu sorunlar bunca yıl çözülmedi, bundan sonra da bir süre çözümsüz kalırsa dünyanın sonu gelmez. Tatsız olur, sıkıntılı olur ama yine de dünyanın sonu gelmez, ülke batmaz.
Ama demokrasi ortak paydasında buluşamazsak, buluşamıyorsak, darbe girişimini, hatta niyetini bir suç olarak benimsemiyorsak bu ülke için bir gelecek kurmak mümkün olmayacak.
Soru hepimizindir, pek yalındır ve cevapsız bırakılamaz:
Darbe hazırlamak, darbeye girişmek suç mudur, değil midir?
* * *
Bu yazı yazılırken, yani daha yayınlanmadan “Pekiii Aydın Engin efendi gözlerimizin önünde tezgâhlanan sivil darbe için ne diyorsun?" diyen okur yorumlarını görür gibiyim.
Olur. Yarın !..