Biliyorum, yeni bir yılın eşiğinde, arifesinde yazılacak yazı değil.
Biliyorum, içinde “yolsuzluk, bakan çocukları, eski bakanlar, yeni bakanlar, cemaat, Başbakan, uluslararası komplo, sivil darbe, cemaat yargısı, paralel devlet, ayakkabı kutusu” sözcüklerinin geçtiği yazıları okurken size (yazarken de bana) kusmak geliyor…
Biliyorum, TV ekranlarında, gazete köşelerinde yanında saf tuttuğu tarafı haklı çıkarmak için zekamıza hakaret edenleri seyretmektense belgesel kanallarında timsahın yediği yavru antilopu, aslanın tepelediği zebrayı, yılanın yuttuğu fareyi seyretmek içimizi daha az kanatıyor…
Biliyorum… Biliyorum ve ben de sizlerden farklı değilim.
Gel gör ki umutlar kabartmasını umduğumuz, sevinçler kanatlandırır mı acep diye düşler kurduğumuz bir yeni yılın arifesinde böylesine kirlenmiş, böylesine kinle bilenmiş bir siyaset dünyası ister istemez yazılmak zorunda.
Çünkü işimiz bu…
Buyrun
* * *
Yeni “miladımız” 17 Aralık’tan sonra art arda yığışan gelişmeleri, kepazelikleri, yalanları, palavraları, “Ben değil o… Hayır asıl o” didişmelerini elimizin tersiyle bir yana itelim ve soralım:
- Ben olsam, siz olsanız, birileri hakkımızda yolsuzluk yaptı; oğlu rüşvet aldı; evinde sekiz kasa bulundu; kara para akladı filan deselerdi ne yapardık?
Kendi adıma ben yeri göğü birbirine katar, ekransa ekran, gazeteyse gazete, hiç biri olmuyorsa kentin en büyük meydanında bir taşın üstüne çıkar gücümün yettiği, dilimin döndüğünce “Yalan söylüyorlar. Ne hırsızlık yaptım, ne rüşvet verdim, ne kara para akladım. Bu iddiaların sahipleri iddialarını kanıtlarını, belgelerini ortaya koysunlar da bir görelim bakalım, kim kirliymiş, kim hırsızmış, kim alçakmış” diye haykırırdım.
Kendi adıma ve tabii kendimden eminsem (ki eminim), hiçbir kirliliğe bulaşmadığıma güveniyorsam (ki güveniyorum) dört beş gün susup, ardından “Bu bana karşı uluslararası bir komplodur, bir darbe girişimidir, beni hedef alıyorlar” deyip yolsuzluk, hırsızlık iddiaları ile ilgili hiçbir söylemeden yaygarayı basmazdım.
Temiz olduğuna güvenen, hiçbir bulaşığı olmadığını bilen kişi böyle yapar.
Ben olsaydım öyle yapardım. Siz olsaydınız siz de öyle yapardınız gibi geliyor bana.
Ama birileri var ki onlar ne benim, ne siz…
* * *
17 Aralık günü yolsuzluk bombası patladı. Başbakan sustu. Bakanlar sustu. Koskoca AKP grubunun milletvekilleri sustu.
Başbakan Karadeniz turuna çıktı, oradan Pakistan’a uçtu. Konuştu. Ama yolsuzluklar üstüne tek kelime etmeden, “Bunlar yalandır” demeden, komplo masalları, darbe iddiaları, paralel devlet suçlamalarından ibaret ateşli nutuklar attı.
İyi de bunu tartışmıyoruz ki!..
Tamam, paralel devlet diye nitelenebilecek örgütlenme(ler) varmış.
Tamam devlet içinde yuvalanmış, özellikle yargı ve poliste yoğunlaşmış çeteler varmış.
Bunlar AKP iktidarını zayıflatmak, Erdoğan’ı indirmek istiyorlarmış.
Yok diyen yok ki…
Onlarla kıyasıya dövüşme diyen de yok.
Ama hırsızlık, rüşvet, kara para aklama, ihaleye fesat karıştırma gibi ülkeyi soyup soğana çeviren suçlamalara da cevap ver.
Doğrudan suçlanan bakana “Bir kenara çekil bakayım” demek yerine “Ne kadar Cemaat’tan diye fişlediğimiz polis, memur, müdür varsa kulaklarından tutup yolla; yerine bulabildiğin kadar bizim adamları getir” dedin mi, yolsuzluğu da hırsızlığı da, rüşveti de, kara para aklamayı da üstlenmiş olursun.
Ben olsam öyle yapmazdım.
Sanıyorum bizim T24 okurları da öyle yapmazdı.
Sen yaptın.
Ceremesi sadece hukuksal değil siyasaldır da.
Ceremesini çekeceksin.