Bu Tırmık’ı okuyan ve gönlü hâlâ ve içtenlikle CHP’de olanlardan biri, sadece biri bile yazıdaki soruları, sorgulanan olguları önyargısız elden, gözden ve dürüst bir özeleştiriden geçirirse yazı hedefine ulaşmış demektir.
Buyrun.
* * *
CHP cephesinde tozduman görece duruldu. Kurultay bitti; yeni bir genel başkan seçildi ve yeni başkan kendi kurduğu ekiple dümen yekesini tuttu...
Öyleyse o sahiden at izinin it izine karıştığı günlere dönüp bakabiliriz. Yani filmi biraz başa saralım...
Birileri, kim olduklarını bilmiyoruz ama kirli ve uğursuz işlerde uzman oldukları besbelli birileri Deniz Baykal’ın özel yaşamının en özel anlarına girdiler ve bunu herkesin (hepimizin) gözleri önüne seriverdiler.
Tabii “ayıp” sözcüğünün bile yetersiz kaldığı bir saldırı idi.
Baykal bundan “devlet”i sorumlu tuttu. Devletin dizginlerini büyük ölçüde elinde tutan AKP hükümetini suçladı ve istifa etti.
“Bu bir komplodur” dedi. Ama o gün bu gündür “O görüntülerdeki kişi ben değilim ve değildim” demedi. Bundan ısrarla kaçındı. Kendi bileceği bir tutumdur. Akıl vermek, “Konuş, konuş, sen miydin, değil miydin” gibisinden ahlak dışı bir sorgulama en azından bize yakışmaz.
Ama bu belirsizliği bugüne dek ısrarla sürdürmek de Baykal’a yakışmıyor... Hiç bir güven vermeyen o “Ulusal Kriminal Büro” adlı kuruluşun kimseleri ikna etmediği görülen uzun açıklamalarını dinledik. Ama Baykal o konuda susmayı yeğledi ve sürdürdü. Bir meslektaş, Vatan gazetesinden Mustafa Mutlu, TV kameraları önünde çok sakin ve çok yumuşak konuştu: “Çıksın ben değilim desin. Ben inanmaya hazırım”.
Böyle bir “kaset tuzağı” bırakınız bir siyasal liderin, benim, senin, herhangi birimizin başına gelseydi ve o kasetteki kişi sahiden ben, sen, biz değilsek ne yapardık?
Kendi adıma ben, gücümün yettiğince ortaya fırlar ve yeri göğü birbirine katardım. Sanırım siz de öyle...
Amacım Baykal’ı özel hayatını didiklemek, sorgulamak değil. Asla değil.
Nitekim Baykal daha dün, Mehmet Ali Birant’a konuştu ve kaset konusunda "Ben değildim, dememi beklemek fevkalâde ayıptır" dedi. Neden ayıp olduğunu anlamış değilim ama bu Baykal’ın tercihidir ve bu konuda ona akıl öğretmeye kalkışmak saygısızlıklık olur.
Ama ben bu ağır şaibe ortada ve cevapsız dururken açlık grevlerine oturan, “İnadına Baykal, inadına sol” diye haykıran, ağlayan, sızlayan, Deniz Gezmiş ile Baykal arasında koşutluk, eşdeğerlik kuracak kadar zembereği boşanmışları sorgulamak istiyorum.
Baykal’a bu militanca bağlılığı sorgulamak...
* * *
Baykal istifasını açıklayıp genel merkezi terkederken kapı önünde biriken kadınlı erkekli bir grup militan “İnadına Baykal, inadına sol” diye sloganlar atarak istifa etmiş başkanlarını uğurladılar...
Yetmedi. Baykal’ın evinin önünde hemen hepsi genç bir grup CHP’li militan nöbete durdu. Açlık grevine bile başladılar... Onlar ve partinin istisnasız bütün tepe yöneticileri “Başkan geri dön” ağıtları yaktılar...
Bu da yetmedi, çağdaş görünümlü (galiba sadece görünümlü) genç kadın ve erkekler militanlar üstünde Deniz Baykal’ın ve... Ah evet, ve Deniz Gezmiş’in fotoğrafları basılmış tişörtler giyip kameraların önünde poz verdiler...
Gel gör ki...
Bu ülkede F tipi cezaevlerinin çıldırtıcı cehennemine tıkılmak istenen kadın ve erkekler ölüm oruçlarına yattıklarında ve dışarıda bu haksızlığa itiraz eden onbinler sokaklara döküldüğünde o militanlar”a hiç rastlamadık...
Bu ülkede ABD’nin Irak’a saldırısına Türkiye’nin ortak olup bu alçaklığa bulaşmaması için yüzbinler yeri göğü birbirine kattılar. O günlerde alanlarda, sokaklarda yürüyüş kollarında o “militanlar”ın hiç birine rastlamadık...
Bu ülkede 27 Nisan e-muhtırası verildiğinde demokrasiyi savunmayı ödev bilen yurttaşların seller gibi aktığı “Darbelere karşı 70 milyon” yürüyüşlerinde o militanlar”ın hiçbirini görmedik...
Bu ülkede daha birkaç gün önce 30 madenci bir cinayete (Evet! Cinayete) kurban edildiler. Ne Zonguldak’ta, ne büyük kentlerin sokaklarında o militanlar”a hiç rastlamadık...
Peki bu kadar yakıcı ülke sorunlarına ilgi göstermeyen bu militanlar “kaset saldırısı”nın ardından neyi savundular ve o savunduklarını neden savundular?
Soru bu kadar yalın...