Önce geçtiğimiz hafta salı günü açıklanacaktı. Ardından bir tanıdık nikahına gidileceği için cuma gününe ertelendi. Şimdi de ay sonuna, 30 Eylül’e kaldı.
Anladınız.
Başbakan’ın bu yıl vermeye niyetlendiği ancak miktarını bir türlü belirleyemediği için ha bire ertelenen “demokrasi zekatı”ndan, başka ve belki daha uygun bir deyişle siyasal zekat’tan söz ediyorum.
Bu konuda epey meslektaş, epey yazdı. Mesela T24’de yeni kapı yoldaşım Kerem Altan’ın –bence- yenip yutulması pek güç üç yazısı yayınlandı.
Ama hepsi siyasal içerikli yazılardı; hiç biri konuyu dini açıdan ele almadı, irdelemedi.
Anlaşılan bu görev bana düşüyor.
“Senin gibi dinsiz imansız, sevapları gömlek cebine sığar, günahları için birkaç kamyon gereken birinin ne haddine konuyu dinsel açıdan irdelemek” demeyin. “Gebe kadınların ortalıkta dolanması estetik değil” diyen, son olarak da “Kadın erkek eşit değil. Benim eşim yok, zevcem var” buyuran zatın “tasavvuf düşünürü” diye anıldığı bir ülkede ben de bal gibi konuyu dinsel açıdan irdeleyebilirim.
Buyrun…
* * *
Ahmet Erdoğan’dan olma, Tenzile Erdoğan’dan doğma, 1954’de Kasımpaşa’da dünyaya gelmiş Recep Tayyip Erdoğan nam zatın şahsi serveti ve bir sünni müslüman olarak vermesi gereken zekat miktarı beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Zekat verip vermediği de ilgilendirmiyor. O işlere laik cumhuriyetin Diyanet İşleri Başkanlığı denen resmi kurumu bakıyor.
Ancaaaaak…
Ancak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vermesi farz olan siyasal zekat beni alabildiğine ilgilendiriyor.
Kitap bir kimsenin zekât vermekle mükellef olması için Müslüman, hür, akıllı, buluğ çağına erişmiş olması; borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte nisap miktarı mala sahip olması gerekir, diyor.
Sual: Bu koşullar Başbakan’a uyuyor mu ?
Elcevap: Tamamen uyuyor.
Kendisi Müslümandır, hürdür, akıllı olsa gerektir, büluğ çağını epey geride bırakmıştır. Anayasasında “Demokratik cumhuriyet” olarak tanımlanmış bir ülkede iktidar sahibinin asli ihtiyaçlarından çok, ama çok daha fazla nisap miktarı siyasal güce sahiptir.
Malum, nisap, zekât için konulan bir zenginlik ölçüsüdür; asgarî zenginlik ölçüsü şeklinde de tanımlanabilir. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak bu kadar mala sahip olan kişi dinen zengin sayılır. Bu bağlamda siyasal iktidarın sahibi Tayyip Erdoğan zengin değil, çok ama çok zengindir. 12 Eylül faşizminden miras bir Anayasaya ek olarak, Terörle Mücadele Yasası, Siyasi Partiler Yasası, Yerel Yönetimler Yasası, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası gibi bir siyasi servete sahip olan iktidarlara siyasal zengin değil “siyasal Karun” filan dense yeridir. Ayrıca CHP ve özel olarak Süheyl Batumgiller gibi bir anamuhalefete sahip olmak da siyasal servete artı olarak eklenmelidir. Sadece BDP o servete dahil edilemiyor, o kadar.
Sual: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal zekat vermesi farz mıdır?
Elcevap: Farzdır ve dahi vermemesi büyük günahtır…
Peki bu siyasal zekatı almaya hak kazananlar kimlerdir?
Kitap öncelik taşıyanları da belirterek apaçık tarif ediyor: Fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar.
Sendikaları toplumdan kazınmış, taşaron şirketlerin pençesinde asgari ücretle ve sigortasız iş bulduğuna şükretmek zorunda kalmış emekçiler; tarlasını suladığı dereler HES adı verilen beton borulara hapsedildiği için sesini yükseltiğinde cop, dipçik, savcı, yargıç çemberinin içine düşen köylüler; pahalı bir dershanede hazırlanmadığı takdirde üniversite kapıları yüzüne kapanan öğrenciler fakir değilse fakir kimdir ?
Gelelim düşkünlere, esaretten kurtulacak olanlara.
Okuma yazmayı anadilinde öğrenme hakkından yoksun kılınmış; “Şiddeti bırakın, siyaset yapın” diye öğütlenen, sonra da seçilmiş siyasetçileri KCK çuvalına doldurulup yıllardır hapishanelerde ikamete mecbur edilmiş; atalarının yaşadığı köy, kent ve kasabalara Ankara’dan münasip görülmüş adlar takılan ve bunu değiştirmelerine yasal olarak imkan tanınmayan Kürtlere isteyen düşkün desin, isteyen Kitap’taki esaretten kurtulacaklar kümesine koysun. Ama Başbakanın siyasal zekatının öncelikle bunlara verilmesi gerektiğine itiraz eden olmasa gerek.
Pekiiii, zekât vaktinden önce verilebilir mi?
Valla Kitap bu konuda “Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekât konusunda da kameri ay hesabı uygulanır” diyor ve ekliyor: “Zekâtın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kameri yılın geçmesi gerekir”. .
Oooo, bu hesapça ister kameri ay, ister miladi ay, yıl hesabı yapılsın. Bir yıl ne söz, tastamam 11 yıl geçti. Buna gecikme değil, kredi kartlarındaki gibi “temerrüde düştü” filan dense yeridir ve anladığım kadarıyla basbayağı günahtır.
* * *
Gördüğünüz gibi Başbakan’ın siyasal servetini sayıp döktüm. Başbakan çok, hem de çok zengin. O yüzden 30 Eylül’de okkalı bir siyasal zekat açıklaması yapması gerekir.
Ama 30 Eylül’de “Bu muydu, bu kadarcık mı ha bire ertelenen zekat” dedirtecek bir sonuç çıkarsa durumu hiç hoş olmayacak.
Sual: Servetinden dinen emredilen miktarda zekat vermeyenin hali nic’olur ?
Elcevap: Nar-ı cehennemde Aydın Engin’le yanyana oturup cayır cayır sohbet etmesi ihtimali hayli yüksektir…