CHP’deki paniklemeyi anlıyorum. “Yav bu AKP eğer BDP ile anlaşırsa hem yeni Anayasayı çıkarar, hem de Kürt sorununda silahları susturacak bir çözüme ulaşır. N’apsak, n’etsek acep” diye kıvranmaktalar.
Paniklemelerinin temel nedeninin yeni Anayasa’da başkanlık sistemine giden yolun açılması mı, yoksa Kürt siyasi hareketi ile bir uzlaşmaya varılıp Anayasa’daki Türk vurgusunun kaldırılması mı henüz bilmiyoruz. Ama panikleme CHP’deki ulusalcı kanat denen milliyetçilerin en tepesinden, en sıradanına kadar hepsinde açıkça gözleniyor.
Bunu anlamak gerek ve paniklemeselerdi şaşırmak gerek.
Bir “umutsuz vaka” ile karşı karşıyayız. Bu badireden CHP bölünmeden çıkarsa bu ulusalcı (=milliyetçi) kanadın partide dizginleri ele aldığının da göstergesi olur. Bölünürse CHP’de yuvalanmış az sayıda sosyal ve demokrat siyasetçi tasfiye edilmiş demektir.
CHP dışı milliyetçi (ama kendilerini ne hikmetse inatla “sosyalist sol” diye niteleyen) kesimler de olası bir uzlaşmanın karşısında konumlanmayı şimdiden benimsemiş gibiler. Önümüzdeki günlerde Kürt siyasal hareketi ile AKP arasındaki uzlaşı görüşmeleri ilerler ve yol alırsa “Kürtler küçük ve kısır çıkarlar uğruna memleketi şeriatçı siyasal güçlere teslim ettiler” makamından çeşitlemeler okuyacak ve dinleyeceğiz.
Olası bir AKP - BDP ittifakı karşısında paniklemeyen ama ciddi ciddi kaygılanan kesimler var. Çoğu sosyalist solda yer alıyor ve kaygıları uzlaşının sınırları üstünde yoğunlaşıyor.
Ya Kürtler sosyalist sol çizgideki müttefiklerinin, örneğin HDK (Halkların Demokratik Kongresi) bileşenlerinin kabul edemeyeceğin, sindiremeyeceği ödünler verip Tayyip Erdoğan ve ekibiyle el sıkışırlarsa kaygısı bu…
Gözardı edilmesin, bezirgan pazarlığının ustası AKP tepeleri adını “kazan – kazan” da koysalar aslında mümkün olan en az ödünle Kürt sorununu çözmek için masadalar. Öcalan’a İmralı’da biraz daha geniş görüş olanakları, KCK tutuklularının tutuksuz yargılanmasını sağlayacak yasal değişiklikler karşılığında PKK’nın silahlı güçleri sınır dışına çıkarsa AKP “A-ha da barışçıl çözüme ulaşıldı ve bunu biz yaptık” diye alanlara çıkacak.
Peki bezirgan pazarlığında Kürt siyasal hareketi ne kadar usta ?
Bilmiyorum. Bu ciddiyette bir sınav deneyimlerini ben hatırlamıyorum. Üstelik sırtlarında taşınması güç bir kambur var. Masadan kalkmak barışın çok uzun süre için imkansızlaşması ve ülkenin belki bu güne dek yaşanmadık ölçülerde kan göllerine dönüşmesi anlamına da gelebilir.
Bu taşınması sahiden pek zor bir yük.
Sorun Kürtlerin ve sosyalist solun, yani Kürtlerle HDK çatısı altında buluşanların barış için neleri göz alabilecekleri ve hangi ödünleri verebilecekleri sorusunda kilitleniyor.
Soru bütün somutluğuyla önümüzde ve cevaplamak zor, sahiden zor…
İnanmadıysanız soruyu bu çıplaklığıyla kendinize sorun ve cevap vermeye çalışın…