10 Ocak 2013

Balyoz Belgeleri ve Genel Kurmay Açıklaması

Biliyorum bu günlerde Kürt sorunu üstüne söyleyecek sözü olup da yazmayanı dövüyorlar ama ben Tayyip Erdoğan\'ın Afrika seferinden dönmesini bekleyeceğim

Biliyorum bu günlerde Kürt sorunu üstüne söyleyecek sözü olup da yazmayanı dövüyorlar ama ben Tayyip Erdoğan’ın Afrika seferinden dönmesini bekleyeceğim. Gerçi baş ya da bambaşka danışman Yalçın Gündoğan onun yokluğunu hissettirmiyor, AKP’nin nerede su koyvereceğinin ipuçlarını ufak ufak önümüze atıyor ama olsun. Aslı varken danışmanını dinlemeyeceğim; aslının dönüşünü bekleyeceğim.

Fırsat bu fırsat deyip meselâ karlar altında İstanbul yazmak, meselâ Zonguldak’taki taşaron cinayetini yazmak, meselâ İranlı rehinelerle takas edildiği söylenen 4 TSK pilotu muaammasını sorgulamak ve böylece Balyoz davası denen netameli konudan uzak kalmak vardı…

Ancak klavye silahşörleri, özellikle katıksız milliyetçi olup da kendini nedense ve nasılsa solcu diye tanımlayanlar Genel Kurmay açıklaması üstüne öylesine yazılar döktürmeye başladılar ki uzak durmak mümkün değildi.

Her kafadan ses çıktığı, herkesin meşrebine göre mahkemenin gerekçeli  kararı ile Genel Kurmay açıklamasını yanyana getirip “Balyoz çöktü” ya da “Çökmedi devam ediyor” dalaşında görüş belirttiği bir ortamda sapa yollara saplanmadan yürümek için mahkemenin gerekçeli kararına ve Genel Kurmay açıklamasına dalmaktan başka çare kalmadı.

Dalacağım ama nereye?

Mahkemenin gerekçeli kararını kitap oarak düşünürseniz tuğla yanında jilet gibi kalır.

Günde, işiniz gücünüzü tamam ettikten sonra, kaç sayfa okuyabilirsiniz?

Bizim Doğan Akın -herhalde rekortmendir- 70-80 sayfayı devirir. Ben 40’ı zor aşıyorum. Yani daha Doğan Akın’ın bitiremediği bir metni ben bu kadar zamanda ince ince okumuş değilim. Meslek belası okuyoruz ama.

Daha bitirmeden, Genel Kurmay’ın mahkemenin gerekçeli kararı üstüne yaptığı ve kimilerine bayram, kimilerine zindan olan açıklama olmasaydı bu Tırmık da yazılmazdı. En azından bugün yazılmazdı.

Ancak Genel Kurmay açıklaması ile gerekçeli karardaki cümleler arasında sakin bir turlama ve okuduğunu (okumak istediğini değil) anlama yetisi bir bardak suda koparılan fırtınayı haber veriyor.

Gerekçeli kararı okuyup bitirince konuya yine döneceğim elbet. Ama şimdilik mahkeme kararından kamuoyuna yansıyanlar ile Genel Kurmay açıklaması ile mahkemenin gerekçeli kararının ilgili bölümleri arasında kalalım.

Genel Kurmay açıklaması yanlış anlamaya olanak tanımayan bir netlikle şöyle diyor:

“…Mahkeme kararında Gölcük Donanma Komutanlığı ve Eskişehir'de sanık Hakan Büyük'te ele geçirilen dijitallerde bulunan taranmış belgelerin asıllarının ilgili birliklerde mevcut olduğu, Genelkurmay Başkanlığınca Mahkememize bildirilmiştir ibaresine yer verilmiştir. Bu ibareden yola çıkılarak, dava konusu tüm delillerin asıllarının bulunduğu ve Genelkurmay Başkanlığınca Mahkemeye gönderildiği şeklinde basında yer alan iddialar asılsızdır.”

Burdan ne anlaşılır?

Gölcük Donanma Komutanlığı  ve Hakan Büyük’ün evinde bulunan belgeler dışında geri kalan belgelerin asılları Genel Kurmay’da yokmuş.

Bu kadar.

İyi de Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde  zemin döşemesinin altına gizlenmiş olarak bulunan belgeler zaten üstünde fırtınalar koparılan, sahteliği üstüne en çok vurgu yapılan belgeler değil miydi?

Şu aşamada benim varabildiğim sonuç bundan ibaret…

Gerisi gerekçeli karar okunup bitirilince…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"