02 Eylül 2010

Albay Çiçek’i Savunmak

Herhalde sizlere Albay Çiçek’i hatırlatmama gerek yok. 2009 Nisan’ından bu yana onun adı hep gündemde oldu...

Herhalde sizlere Albay Çiçek’i hatırlatmama gerek yok. 2009 Nisan’ından bu yana onun adı hep gündemde oldu. Şu ünlü  “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı onun hazırladığı, altına kendi imzasını attığı; bu imzanın ıslak imza  yani orijinal olduğu söylendi. Adli Tıp bu iddiayı doğruladı.
Adli Tıp Kurumunun Hükümet, yani AKP etkisinde olabileceği kuşkuları öne sürüldü. Bu kez de Jandarma Kriminal Dairesi imzanın ona ait olduğunu gösterir bir rapor verdi. Albay Çiçek tutuklandı; serbest bırakıldı; yine tutuklandı; yine serbest bırakıldı; yine tutuklandı. 
Şu anda  tutuklu. 
Dünkü duruşmada tahliye talebi mahkemece yine reddedilince Albay Çiçek, stajyer avukat olan kızı aracılığıyla “Ölüm orucu”na başladığını açıkladı. Çiçek şöyle diyordu:
"İftira, yargısız infaz ve tutsaklık bitinceye, hâkimler, hukuk ve vicdanlarına göre karar verinceye, hukuk ve adalet geri gelip hukuk cinayeti bitinceye kadar orucumu açmayacağım...”
Hiç duraksamadan adaletin ve vicdanın sesine uymak ve Albay Çiçek’e hak vermek zorundayız.
Çünkü ortada sahiden bir hukuk cinayeti var.
Albay Çiçek Genel Kurmay Harekat Başkanlığı 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü’nde görevli bir deniz albayı. Bu müdürlük aslında ipliği epeydir ve epey pazara çıkmış olan “Genel Kurmay Psikolojik Harekât Dairesi”nin yeni adı. Sözkonusu eylem planı da o dairede hazırlanmıştı.
Eski Genel Kurmay Başkanı Başbuğ’un “Bir kağıt parçası” diye küçümsediği, yok saydığı “eylem planı” ile ilgili tartışmalar geride kaldı. Bu plan var. Altında Dursun Çiçek’in imzası da var.
Ergenekon savcıları eylem planının altında imzası bulunan Albay Çiçek’i  Ergenekon davasını çürütmek amacıyla irtica geliyor havası yaratacak suikastlar, bombalama eylemleri öneren bir belge hazırlamakla suçluyorlar. Bu anayasal bir suç ve cezası elbette ağır. 
Ama Albay çiçek’i suçlayan sadece Ergenekon savcıları değil. Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı (Yani ordudaki en yüksek savcılık makamı) da Albay Çiçek’i suçluyor. Askeri savcılık iddianamesinde “İmzanın Albay Çiçek’e ait olduğu kesinleşmiştir” deniyor. Ama suçlamanın gerekçesi suikastlar, bombalama eylemleri önermek değil. Askeri savcılık Albay Çiçek’i  Türk silahlı Kuvvetlerini küçük düşürmek amacıyla kendi başına bir rapor hazırlamakla suçluyor ve bu davranışını “Terfi edemediği için TSK’dan intikam alma isteğine” bağlıyor...
Bu kadar açıklama yeter.
Ortada fazla seçenek ya da olasılık yok.
Birinci olasılık: Albay Çiçek bu eylem planını hazırlamış, üstlerine sunmuş, plan halen tutuklu bulunan bir başka Ergenekon sanığının ofisinde ele geçirilecek kadar yaygınlaştırılmıştır. Bu durumda Albay Çiçek suçludur ama tek suçlu hatta baş suçlu değildir. O çalıştığı karargâhta (Psikolojik Harp Dairesi)  kendisine verilen görevi yapmış ve bir rapor hazırlamıştır. 
İkinci olasılık: Albay Çiçek bu eylem planını sahiden kendi başına ve kendi çıkarına hizmet etsin diye hazırlamıştır. Bu durumda Albay Çiçek tek suçludur...
Ne dersiniz?
Hangi olasılık ağır basıyor?
Hangi savcılığın iddianamesine inanmak gerek?
Ortada bir saçmalık var mı, yok mu siz karar verin. Ama bence ortada hakikaten bir hukuk cinayeti  var.
Bir adam aynı zamanda hem darbeci generallerin suçunu örtbas etmek hem TSK’yı küçük düşürmek isteyebilir mi?
Yoksa birileri ellerini yıkamak, kendilerini korumak için Albay Çiçek’i harcamak zorunda mı kaldılar?
Ne tuhaf ülke?
Darbeciliğe yakın durma, askeri vesayet rejimini sürdürme eğilimi taşıma olasılığı yüksek görünen birini savunmak bile bize düşüyor. Kalleşlik, acımasızlık, ahlâksızlık, hunharca adam harcamak hiç bu kadar ayağa düşmemişti.


Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"