Öylesine içimize döndük ki Dünya’da olup bitenler bırakın arkadaş sohbetlerini medyanın ciddiye alınacak kesimlerinde bile yankılanmıyor.
Rasgele sıralayıp sayayım:
Amerika’da dünya kapitalizminin kalbi sayılmak gereken Walt street’te çoğu genç, çoğu işsiz bir kaç yüz kişi “Yolsuzluğa batmış, çürümüş Walt street’i işgal et” sloganıyla toplandılar. “Biz yüzde 99’uz”diyorlardı ve “Siz yüzde 1’siniz” diye ekliyorlardı. Pek umursanmadı. Marjinal bir grubun etkisiz, bir kaç gün içinde sönüp gidecek eylemi sanıldı. Ama bir kaç gün içinde sayıları binlerle ölçülmeye başladı ve pek çok Amerikan kentine yayıldı.
İstekleri “Bize iş verin, bize aş verin, bize para verin” filan değildi.
Sistemin özüne itiraz ediyorlardı ve ediyorlar: Sistemin özüne, emperyalizm aşamasından küreselleşme aşamasına sıçramış kapitalizme itiraz!
ABD’deki kadar yaygın güçlü ve inatçı olmasa bile “yüzde 1’e” itiraz Avrupa’ya da yayıldı. Berlin’de; dünya finans sermayesinin Avrupa’daki kalbi Frankfurt’ta önce bir kaç yüz, sonra bir kaç bin kişilik gösterilerde aynı slogan yankılanmaktaydı: Biz yüzde 99’uz, siz yüzde !..
* * *
Siyasetten koptukları, siyasetle ilgilenmedikleri sanılan, “I-Phone, I-Pad kuşağı” diye küçümsenen, daha önceki seçimlerde sandık başına gitmedikleri istatistiklerle kanıtlanmış gencecik insanlar önce İskandinav yarımadasında “Korsanlar Partisi” adını taktıkları siyasal hareketlerde buluştular. Sonra sıra Avrupa kapitalizminin lokomotifi Almanya’nın başkentine geldi. Eylül ayındaki Berlin eyalet parlamentosu seçimlerinde, hiç şans verilmeyen, küçümsenen, dalga geçilen Korsanlar Partisi (Piraten Partei) yüzde 5’lık barajı kolayca aşıp eyalet parlamentosuna girdi. Başlangıçta onlarla alay edenler şimdi genel seçimlerde Federal Parlamento’ya kaç milletvekili sokacaklarını tartışıyorlar...
Dahası, geleneksel partiler (sol partiler dahil) bu yeni siyasal hareketlenme karşısında şaşkın ve çaresiz. Başkanlar, başkan yardımcıları, genel sekreterler, yönetim kurulları, yürütme kurulları, meclis gruplarından oluşan karmaşık ve hantal ve çoğu kez sorun çözmek yerine laf üretmeye yarayan modellerin karşısında kuralı da, ilkeyi de, programı da yaşamın içinden çıkaran genç, çok genç bir dalga yükselmekte.
İtirazları sistemin özüne yönelik. Sistemin özüne, emperyalizm aşamasından küreselleşme aşamasına sıçramış kapitalizme itiraz!
* * *
Berlin duvarı yıkıldığında, Sovyetler Birliği ve ardından Sosyalist Sistem çökerek dağıldığında “tarihin sonuna gelindiğini” kostaklanarak ilan edenler şimdilerde Amerika’dan Avrupa’ya bir yapısal krizin pençesinde çıkış yolu arıyor ve bulamıyorlar.
Kriz Yunanistan’ın, İtalya’nın, İspanya’nın, Portekiz’in, İrlanda’nın, ABD’nin krizi filan değil, kapitalizmin krizi. Almanya Başbakanı Angela Merkel dün itiraf etti: “II. Dünya Savaşı sonrasından da kötü durumdayız...”
Kötü durumda olan, tıkanan, kendini yenileyemeyen, halklara refah ve mutluluk getirmek bir yana işsizler ordusunu kabartarak, vergileri artırıp ücretleri kısarak ekonomik bunalımdan çıkış yolları arayan tek tek ülkeler değil, sistemin özüdür; emperyalizm aşamasından küreselleşme aşamasına sıçramış kapitalizm’in ta kendisidir...
* * *
Bu yazı sadece beliren alamet’lerin altını çizmek, Uzun süren bir sessizlik ve hareketsizlik döneminden sonra, bir şeylerin kıpırdamaya başladığına ve bunun daha önce bilinen modellere hiç benzemeyen sahiden yeni bir kıpırtı olduğuna dikkat çekmek için yazıldı.
Bugünlük bu kadarıyla yetinelim...