11 Haziran 2012

AKP’nin Aynası THY. Ya da Tersi...

Türk Hava Yolları (THY) AKP’den çok daha kıdemli. 1933’de kuruldu. 1955’den beri adı Türk Hava Yolları oldu...

 

Türk Hava Yolları (THY) AKP’den çok daha kıdemli. 1933’de kuruldu. 1955’den beri adı Türk Hava Yolları oldu. Sermayesinin tümü devlete aitti. Yani bir devlet işletmesiydi. Ertesi yıl bir anonim şirkete dönüştürüldü. Ama sermayesinin büyük çoğunluğu, dolayısıyla yönetimi  yine de devlete aitti. 1984’de bir KİT’e (Kamu İktisadi İşletmesi) dönüştü. 1994 özelleştirilecek kamu kuruluşları arasına kondu ve Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlandı. Halen de öyle.

Ülkenin en değerli  işletmelerinden biri. Büyük hissedarı devlet olmasına rağmen gerçek bir kapitalist şirket; dahası küresel bir şirket olarak işletiliyor. Genel Müdürü Temel Kotil. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde çok kilit bir görev olan Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Daire Başkanlığını yürüttü. 2005’den beri de THY’nin başında...

Kuruluşunda pilotu, hostesi dahil toplam 24 personeli vardı. Bugün 13 bin çalışanı var. Uçak filosu en yeni havayollarından biri. Türkiye’nin ve Dünyanın hemen her köşesine uçuyor.

Bir zamanların ünlü havayolu şirketleri patır patır dökülür, Alitalia, Swissair, Olimpiq iflas eder; SAS, Air France, British Airways artık ikinci ligde uçarlarken THY birinci ligin tepelerinde yer alıyor.

Kısacası THY bir dünya markası ve bir  başarı öyküsüdür...

*    *    *

Eğer teraziniz başarıyı böyle tartıyorsa AKP de bir başarı öyküsüdür.

2001’de kuruldu ve ertesi yıl tek başına iktidar oldu. Kurulduğu yıl Türkiye’de uygulamaya konan Kemal Derviş damgalı ekonomik programı hiç sulandırmadan, saptırmadan, dahası geliştirip zenginleştirerek uyguladı ve ana çizgileriyle uygulamaya devam ediyor. Dünyayı sarsan ekonomik krizleri sahiden teğet geçirmeyi başardı. Enflasyonu dizginledi; ekonomiyi yürütmek için zorunlu yabancı sermaye girişi ve dış borç temininde zorlansa da çuvallamadı. Kendini iktidara taşıyan ilk seçimin ardından girdiği iki genel seçimde oylarını artırarak Meclis çoğıunluğu elinde tuttu ve tek başına hükümet kurabilecek iskemle sayısını korudu.

Evet, teraziniz başarıyı böyle tartıyorsa AKP sahiden bir başarı öyküsüdür.

*    *    *

Şimdi teraziyi değiştirelim.

Kefesindeki “kâr, şirket yönetimi, büyüme, ne pahasına olursa olsun kalkınmacılık, dünya kapitalist sistemine tam integrasyon, küresel finans sistemiyle tam uyum, serbest piyasa ekonomisinin önündeki engellerin tasfiyesi” gibi ölçüm ağırlıklarını kaldıralım ve yerine “İnsan hakları, emeğe saygı, özgürlük, ülke zenginliklerinin adil dağılımı,  hukuk devletine tam bağlılık, çağdaş demokrasiyi uygulama, uluslararası sözleşmelere bağlılık” gibi daha farklı ve insana yaraşır  ölçüm ağırlıkları koyalım.

AKP’ye yine bir “başarı öyküsü”dür diyebilmek için ya vicdanınızın çoktan kararmış olması ya da zaten AKP düzeninden şu ya da bu ölçüde nemalanıyor olmanız gerek.

Peki şimdi de THY’yi aynı teraziyle bir tartsak...

Ayrıntısını buraya aktarmayacağım. Meraklıysanız, ki meraklı olun, Pazar günü yayınlanan Radikal’da genç meslektaşım Şebnem Turhan’ın “305 Sadece Bir Rakam Değildir” başlıklı her türlü övgüye değer haberini okuyun. (Sahiden okumak istiyorsanız tıklayın...)

Sanırım yazının başlığındaki 305’i hemen anladınız. Sadece bir rakam olmayan 305’i... Kendine bir gelecek kurmuş, “bir başarı öyküsü” sayılan bir global şirkette iş bulmuş, işini iyi yapan 305 çalışkan kadın ve erkekten söz ediyoruz. İnsanca olmayan koşullarda çalıştırılmalarına itiraz eden, demokratik haklarını kullanan, Anayasasında “demokratik bir hukuk devletidir” yazan bir ülkenin yurttaşları olan 305 kadın ve erkekten...

Hatırlayın. THY’nin bağlı olduğu  bakan uyarı eylemi yüzünden işten atılan 305 THY çalışanı ile ilgili “Sanırım yönetim kurulu olumlu bir  çözüm bulacaktır” diyerek kendi eğilimini belli etmişken, “Başarı öyküsü” THY’nin yönetim Kurulu, bakanı elinin tersiyle itip direnişe katılan 305 çalışanını işe geri almayacağını ilan etti.

Çünkü onlar serbest piyasa tanrısına tapan şirket yönetimlerinin gözünde en büyük günahı işlediler; hak istediler; çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep ettiler.

Başbakan zaten THY lönetimine yeşil ışık yapmış ve direniş eylemi başlar başlamaz kükremiş ve AKP’yi mükemmel anlatan cümleler kurmuştu:

- Düşünün ki bu grev kanunsuz değil kanunlu olarak da yapıldığında, uzun süreli bir grev olduğu zaman bunun bedelini kim ödeyecek, kim öder? Millet ödeyecek, millet öder. Bu stratejik bir kurum ve bu stratejik kurumda atılacak bu tür adımlar ciddi manada ülkemizde çöküşün habercisi olur ki, buna fırsat vermemek gerekir diye düşünüyorum.

“Millet ve THY çalışanları” ayrımındaki saçmalığı ve ayıbı bir yana bırakalım. Bu mantıkla yarın konut sektöründe, tekstil sektöründe, akaryakıt dağıtım sisteminde... Haydi uzatmayayım ekonominin hemen her dalında demokratik haklarını kullanmaya kalkan emekçilere  “Siz ülkeyi çökerteceksiniz. Buna izin verilemez” denebilir ve deneceği belli olmuştur.

Sorun şu: AKP’nin başarı ile uyguladığı sistemin ipliğini pazara çıkaracak, cilasını kazıyıp ”insansız yüzünü” ayan beyan edecek, başarı öykülerine karnı tok haşarı emekçiler THY’nin 305 cesur kadın ve erkeğinden mi ibarettir, yoksa çok mudurlar?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"