14 Ekim 2010

AKP Ekonomiyi İyi Yönetiyor (diyorlar)

Bencileyin bilgisi kıt, merakı yüksek biriyseniz son günlerde Türkiye ekonomisi üstüne yürek ferahlatan haberlerin...

Bencileyin bilgisi kıt, merakı yüksek biriyseniz son günlerde Türkiye ekonomisi üstüne yürek ferahlatan haberlerin ardarda gazete sayfalarında belirdiğinin farkındasınızdır. 
 
Örneğin Hükümet “Orta Vadeli Program”la öğündükçe öğünüyor.  Borsa sinemacıların pek sevdiği bir terimi ödünç almış her gün “Bütün zamanların en yüksek rekorunu” kırıyor.  Bankalar kâr üstüne kâr açıklıyor. Gelecek yıl bir milyon yüz bin kişiyi kapsayacak yeni iş alanları yaratılacağı resmen açıklanıyor. Hükümet daha önce 3,6 olacağı öngörülen büyüme oranını 7,8’e tırmandırdı.  Merkez Bankası Genel Müdürü “merkez bankaları müdürleri liginde” puan cetvelinin üst sıralarına yerleştiriliyor.
Falan filan...
Eh bu hesapça hükümet ekonomiyi iyi yönetiyor. Hükümeti tek başına AKP kurduğuna göre, AKP ekonomiyi iyi yürütüyor.
O hesapça öyle. Peki sahiden öyle mi?
Tamam, Başbakan’ın çok dalga geçilen “Kriz bizi teğet geçti” sözü zamanla doğrulandı. Kriz bizi sahiden teğet geçti. Dünün yoksulları yine yoksul, varsılları da yine varsıl. Eh, orta halliler de içgüveysinden hallice idare edip gidiyor. Yani büyük boyutlu bir ekonomik krizin ardından kaçınılmaz olarak gelen büyük altüstlükler, yığınsal işsizlik dalgaları, toplumu sarsacak iflaslar, batan bankalar filan yaşamadık.
Ama yine de soralım: AKP ekonomiyi sahiden iyi mi yönetiyor?
Benim bilgim bu soruya yekten ve kesin bir dille “evet-hayır” cevabı vermeme yetmiyor. 
“Tamam, tamam, yukarılarda rakamlarla, yüzdelerle döviz dengesi, cari açık, GSYİH gibi  açılımını bildiğim (İnanmadınız mı? Buyrun : Gayri safi yurt içi hasıla) ama önemini ve anlamını tam da bilemedim kavramlarla konuşunca durum iyi diyorsunuz ama ben çarşıda pazarda, aile sohbetinde konuşulanlara, benim tamircideki sohbetlerime, Beylerbeyi balıkçılar kahvesindeki yakınmalara konuşulanlara. Durum hiç de iyi değil”  gibisinden halkçı görünümlü popülist (=Halk dalkavukluğu) söylemler benden uzak olsun. Ekonominin iyiye mi, kötüye mi ya da nereye gittiği kahvehane sohbetleriyle tartılamaz.
Öyleyse “Bir bilene” soralım.
Bir kaç gün önce T24’de Vedat Özdan arkadaşımızın dört gün süren ve “2009-2010 küresel krizi’ni masaya yatıran bir yazı dizisini okudunuz. (Okumadıysanız Tırmık’a ara verin ve o yazıları okuyun).
Ben o diziden can alıcı bir paragrafı aktaracağım. Vedat Özdan şöyle yazdı:
“... kriz, ABD’de finansal kuruluşların kolay yoldan çok fazla para kazanmak için çok fazla borç alarak riskli işlemler yapmaları ve riskli işlemlere aracılık etmelerinden çıktı. Halen kriz önemli ölçüde ABD’de devam ediyor. Buna rağmen krize nedense “küresel kriz” dendi ve biz de bu nitelemeyi ezberden kabul ettik. Acaba yaşadığımız gerçekten küresel bir kriz miydi?”
Bu çetrefil soruya Özdan’ın yalın bir cevabı var: “Hayır, bu küresel bir kriz değil; kuzey Atlantik ülkelerinin finans krizinden ibarettir!..”
Bu tespit önemli. Ama bu  “AKP ekonomiyi sahiden iyi mi yönetiyor” sorusunun cevabı değil.
Gel gör ki yer bitti. O yüzden devamı yarına kalacak. Hem fırsattır; siz de bu arada –eğer okumadıysanız- Vedat Özdan’ın dört bölümlük mükemmel analizini sindire sindire okuma fırsatı bulursunuz...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"