29 Kasım 2011

Akıl danışmaya karar verdim

Bir kaç kez Suriye üstüne yazmaya niyetlendim. Ayrıca AKP hükümetinin harika çocuğu...


Bir kaç kez Suriye üstüne yazmaya niyetlendim. Ayrıca AKP hükümetinin harika çocuğu Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Komşularla sıfır sorun” stratejisinin bugün ulaştığı noktayı sorgulamak istedim.
Suriye ile aramızdaksi vizenin kalkmasını iki ülke arasında sahici komşuluk ilişkileri kurulmasına giden bir adım olarak alkışlamıştım. Ama içimde “İyi olur ama sonu gelirse” gibisinden bir kuşku da besliyordum.
Oysa bugün bırakın arkasının gelmesini, “Bunun sonu nereye varacak” kaygıları, hatta olası bir savaş tehlikesi yüzünden korkuları taşıyorum.
Suriye’de nüfusun sadece yüzde 12’sini oluşturan Nusayri (Arap Alevileri) azınlık iktidarda. Nüfusun yüzde 74’ünü oluşturan sünni Araplar taa Hafız Esed döneminden bu yana Nusayri egemenliği altına yaşıyorlar. Bir zamanlar (1950 ve 1960’lı yıllarda) Arap halklarına umut veren, özgüven aşılayan Baas Partisi’nin karikatürüne dönüşmüş Suriye Baas’ı iktidarı elinde tutan siyasal güç. Suriye ordusu ve gizli servisi (=Muhaberat) tümüyle Nusayri komatanların denetiminde. Ülkedeki yüzde 8’lik Kürt azınlığın ise yurttaşlık hakları (mesela kimlik kartları, kendi adlarına tapu sahibi olma hakları vb.) bile yok.
Suriye’yi kana bulayan ayaklanma sünni çoğunluğun Nusayri azınlık diktatörlüğüne karşı başkaldırısıyla patladı. Londra’da eğitim görmüş, batı demokrasilerini ve ölçütlerini iyi bilen Beşar Esad bu başkaldırıyı tankla ve topla, tüfekle, işkenceyle ezmeyi seçti. Aylardır Suriye sokakları, özellikle Sünni çoğunluğun kalelerinden Hama ve Humus gibi kentlerde kan dereleri akmakta.
Yani Beşar Esad’ın savunulacak yanı yok.
*    *    *
Buraya kadarını sizler de en az benim kadar biliyorsunuz.
Ama bu kadar bilgi kafamdaki sorulara cevap vermeye yetmiyor.
Soru yalın: Tayyip Erdoğan’ın bu aşırı Suriye ilgisi nereden çıktı ve neden?

Arap ülkelerinin hiç birinin açıkça desteklemeyi göze alamadığı “Suriye Kurtuluş Ordusu”nun Hatay’da üstlenmesine yeşil ışık yakan, resmen yalanlansa da  silah sağlayan, söylentilere bakılırsa Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı sünni gönüllü birliklerinin Suriye’ye geçmesine göz yuman; günde bir kac kez Beşar Esad’ı tehdit eden; Osmanlı sultanlarının Suriye vilayetine yolladıkları fermanlara benzer bir üslupla Beşar Esad’e ne yapması gerektiğini tebliğ eden Recep Tayyip Erdoğan’ın tavrının akla uygun bir açıklaması var mı?
Ben bulup çıkaramıyorum. (Ciddiyim ve samimiyim).
Özgürlük sevdası mı?
Bu nasıl sevdadır acep? Halkının üstünde en az Esad rejimi kadar ağır bir diktatörlük kurmuş Suudilerle, körfez emirlikleri ile sarmaş dolaş ol, sonra Suriye halkı için özgürlük savunucu kesil.
I-ıh inandırıcı değil.
Esad’ın başkaldıran Sünnileri kanla sindirmeye kalkışmasına karşı barış güvercini olduğundan mı? İyi de kendi yurttaşı Kürtlerin sorunlarını Esad benzeri yöntemlerle çözmeye yönelmişken Suriye halkı için barış istemek...
I-ıh bu da inandırıcı değil.
*    *    *
Görüyorsunuz benim bilgim yetmiyor.
Her zaman ben bir konuda ahkâm kesiyorum, sizler okuyorsunuz.
Bugün rolleri değişelim.
Bana AKP’nin ve özellikle Tayyip Erdoğan’ın Suriye politikasını açıklayacak babayiğit T24 okurlarına ihtiyacım var.
Haydi bakalım bir omuz verin...


Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"