09 Temmuz 2020

Ak adalet, Ak kanun, Ak yargı, Ak baro…

Artık Ak hukukun yasaları var. Ak hukukun gereklerini yerine getirmekle yükümlü ve çoğu gönüllü yargıçlar var. Çoğu Ak hukukun emrinde savcılar var. Cüppelerinin olmayan düğmelerini iliklemeye çabalayan yüksek yargı var. Eh, yargının olmazsa olmazı, ayrılmaz bileşeni olan savunmada da artık "Ak barolar" geliyor…

Kendi adıma bir karar aldım. Bundan böyle hukuk, yargı, anayasa, yargıtay, HSK, AİHM gibi konular üstüne Tırmık yazmayacağım.

Anlamı yok, yararı yok, beyhude çabadan öte işlevi yok…

Baro kavramının açıkça çöpe atılmasından öte anlamı olmayan "çoklu baro" sistemi de yasalaşınca "eksik" kalmayacak. Dilerseniz bu cümleyi "Yargı aygıtının son bileşeni de teslim alındıktan sonra…" diye de okuyabilirsiniz.

Her zaman "devleti yurttaşlara karşı savunan", devleti koruyup kollayan hukuk sistemimiz, yeni bir nitelik kazandı. Daha da beterine geçildi. Artık "devletin koruyucusu hukuk" değil, siyasal İslamın ülkedeki temsilcisi "bir partinin koruyucusu hukuk"a geçildi.

12 Eylül faşist darbesinin elebaşları o taş kafalı generaller hazırlattıkları anayasanın başlangıcına "Kutsal devlet" diye yazdırmışlar ve maddelerinde de "yurttaşa karşı devletin hakları"nı sıralamışlardı.

Siyasal İslam’ın kurnaz bezirgan mollaları öyle bir başlangıç terimi saçmalığına düşmeyecek kadar kurnazlar. Çevirdikleri her dolabı "millet adına" diye pazarlıyorlar ve Allah için haklarını yemeyeyim bu pazarlama yönteminde çok hünerliler.

Bu yazının başlığını oluşturan "Ak baro, Ak kanun, Ak yargı, Ak adalet" kepazeliğini de başındaki "Ak"ı gizleyerek uygulamaya soktular.

* * *

Gizli olması yok olduğu anlamına gelmiyor. Artık hukukun hemen her alanının "Ak" olduğu bir sistem hemen hemen kuruldu. Çok az, çok çok az eksiği kaldı…

O yüzden artık hukuk alanında olup bitenler üstüne yazmanın anlamı olmadığını düşündüm ve yazmamaya karar verdim.

Sizler de olup bitenlere bakıp "Ama bu Anayasa'ya aykırı; hukuka aykırı; evrensel hukuk ilkelerine aykırı; AİHM kararlarına aykırı; Avrupa Sözleşmesine aykırı; Paris Şartı’na aykırı; Venedik Komisyonu kararlarına aykırı" diye mızmızlanmayın, yakınmayın, konuşmayın, yazmayın, çizmeyin…

Çünkü nafile çaba olur. Sizin dediğiniz, var olduğunu varsaydığınız hukuk yok artık. Artık Ak hukukun yasaları var. Ak hukukun gereklerini yerine getirmekle yükümlü ve çoğu gönüllü yargıçlar var. Çoğu Ak hukukun emrinde savcılar var. Cüppelerinin olmayan düğmelerini iliklemeye çabalayan yüksek yargı var. Eh, yargının olmazsa olmazı, ayrılmaz bileşeni olan savunmada da artık "Ak barolar" geliyor…

* * *

Kadına ölümcül şiddet, çocuğa cinsel taciz bir suç mu?

Hayır. Eğer saldırgan ya da tacizci bir "Ak yurttaş" ise suç filan değil.

Yolsuzluk bir suç mu?

Hayır. Eğer yolsuz, hırsız, rüşvetçi bir "ak yurttaş" ise ortada da bir suç yok.

Hakaret bir suç mu?

Hayır, en aşağılık hakaretleri savuran eğer bir "Ak yurttaş" ise suç da yok. En çok sorgulanır ve serbest bırakılır.

Sayın sayabildiğinizce: Hırsızlık, yolsuzluk, saldırı, yaralama, zorbalık, ihalede hile, kaçakçılık vb. vb. vb…

Bunları işleyenlerin ceza görmeleri için "ak yurttaş" olmamaları lâzım…

* * *

Umutsuzluk mu saçıyorum.

Hayır. Asla.

Ama gerçeği görelim ve yurttaş sorumluluğu taşıyor ve "sivil cesaret" sahibi isek ne yapıp edeceğimize bu gerçeklere bakarak, düş kurmadan, olmayanı varsaymadan karar verelim.

Hele yazıda durmadan "ak" nitelemesi kullanmam sizi yanıltmasın.

Tam da yeridir ve sırasıdır. Tanışmak, aynı masada kadeh tokuşturmak onuruna eriştiğim Özdemir Asaf ağabeyim, yıllar ve yıllar önce, bugünleri görmüş gibi iki dizelik bir şiir yazmıştı.

"Bütün renkler hızla kirleniyordu

Birinciliği beyaza verdiler."

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim