15 Nisan 2010

Aghet

Başlık Ermenice. Ermeniler 1915’de yaşananları “soykırım, tehcir, katliam” gibi sözcüklerle değil “Aghet” diye anarlar...

Başlık Ermenice. Ermeniler 1915’te yaşananları “soykırım, tehcir, katliam” gibi sözcüklerle değil “Aghet” diye anarlar, anlatırlar, söylerler. Aghet “büyük felaket” demek.
1915 olayları bugünlerde yine güncel. Alman kamu televizyonlarının birinci kanalı ARD’de geçtiğimiz Cuma akşamı 90 dakikalık bir belgesel gösterildi. Belgesel 1915’te Anadolu’da, özellikle Doğu Anadolu’da yaşananları enine boyuna ele alan, o dönemde Almanya’da iktidarı elinde tutan Prusya militarizmi ile İttihat Terakki çetesi arasındaki kanlı ve kârlı işbirliğini, Alman kamuoyundan yükselecek milliyetçi itirazları umursamadan sergiliyor. Alman kamuoyundan şimdilik bir ses çıkmadı ama Almanya’daki milliyetçi ve ulusalcı (bu ayrıma gülüyorum ama ne yapayım, ulusalcılar arada bir fark varmış gibi kendilerini böyle tanımlamakta ısrar ediyorlar) kuruluşlar şiddetli bir protesto kampanyası başlattılar...
Ama Ermeni sorununun yeniden gündemin başköşelerine oturması sadece ARD belgeselinden dolayı değil. 24 Nisan’a şunun şurasında dokuz gün kaldı. 24 Nisan Ermeniler için Aghet’in yıldönümü kabul edilir. Yani özellikle Ermeni diasporası konuyu dünya gündemine oturtmak için 24 Nisan’da çok hareketli olacak.
Dahası bu mesleğe başladığımdan bu yana her yıl hiç sektirmeden yaşadığım “ABD Başkanı bu yılki 24 Nisan konuşmasında soykırım diyecek mi, demeyecek mi” sorusu için yine papatya falı açılmaya başlandı: Diyecek... Hayır demeyecek... Yok yok diyecek... Valla demeyecek... Desin desin... Aman sakın demesin...
Durun daha bitmedi. Önümüzdeki günlerde yine o iğrenç kelle hesabı başlayacak. Diasporanın gözü dönmüşleri “2 milyon Ermeni soykırıma uğratıldı” diyecekler. Türk ırkçı ve milliyetçileri  hemen cevap verecekler: “Hayır topu topu 600 bin. Onlar da öldürülmedi, tehcir sırasında yollarda hastalıktan öldüler”... Devreye başkaları da girecek. “2 Milyon çok. 1 miyon 350 bin Ermeniydi” diyecekler...
Sonra o kördüğüşü tartışma alevlenecek: Soykırımdı... Hayır tehcirdi... Yok yok mukateleydi... Ama Ermeniler de Türkleri öldürdü... Hayır, yok edilen Ermeniler kadındı, çocuktu, köylüydü, nasıl öldürmüş olabilirler?.. Evet ama onlar Rus ordusuyla işbirliği yapan Ermeni Taşnak çetelerini besleyip, barındırıyorlardı... Soykırımdı... Hayır tehcirdi... Yok yok mukateleydi...
Sıkıldınız mı?
Ben çoktan sıkıldım.
Hrant’ın yok edilmesinden sonra bu kördüğüşü tartışma beni boğuyor, “Yeter, susun! Hrant öldü” diye haykırmak istiyorum... Kendi kendime sessizce haykırıyorum da...
*    *    *
Kendimize soracağımız soruların bunlar olmadığına inanıyorum.
Çok daha yalın iki soru var:
Birinci soru: Anadolu’nun doğusunda  geçen yüzyılın başına kadar Ermeniler, Kürtler ve biraz da Türkler yaşıyordu. Şimdi o topraklarda Türkler ve Kürtler yaşıyor ve Ermeniler yok!
Niye ?
Hangi nedenle olursa olsun, o topraklarda 1071 Malazgirt savaşından sonra giren Türkler’den önce, çok önce, Xnephon’un “Onbinlerin Dönüşü” kitabına göre MÖ. 400 yıllarından beri  yaşayan Ermeniler artık orada değiller.
Niye?
Ve son soru: Peki ölen ölmüş, kaçan kaçmış da o topraklardaki Ermenilere ait tarlalar, evler, köyler, atelyeler, küçük çaplı fabrikalar, taşınmaz servetler ne olmuş?
Kimin olmuş?
Bu konuda herhangi bir yazı okuduğunuzu, bir belge gördüğünüzü ve bir tartışmada bu sorunun ele alındığına tanık oldunuz mu hiç?
Tehlikeli sorudur da ondan...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"