31 Temmuz 2013

Adalet ve saygıya çağrı

Bu adalet ve saygı çağrısının hedefiyle mutabıksanız gelecek günlerde o hareketi izlemeye devam edin

 

Yirmi gün önce İstanbul’da bir grup aydın “Adalet ve Saygıya Çağrı” başlıklı bir bildiri yayınladı. T24 bunu aynı gün ve tam metin olarak okurlarına iletti.

Başka gazetelerde ya da haber sitelerinde yer aldı mı bilmiyorum. Zaten izindeydim, bulunduğum yerde izleme olanağım, izinde olduğum için de izleme niyetim yoktu.

Çağrının taslağının hazırlanmasını ve imzacılara iletilmesi gibi görevleri Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP) üstlenmişti. Ama sadece hazırlığını ve imza koyabileceği düşünülenlere iletilmesini…

İlk imzacılar listesi çok ilginç bir kompozisyonu yansıtıyordu. Demokrasinin gelişmesini savunan, şiddet kullanımını reddeden, “mücadele değil müzakere” yollarının açılmasını isteyen ama yine de bu güne kadar bir araya gelip bu konularda ortak çaba göstermeyen kişiler şaşılacak kadar geniş bir demokrasi paketinde buluşmuşlardı.

Bence önemli bir adımdı.

Ancak kimileri ortaklaşılan ve ortak imza ile desteklenen metinde yer alan hedefleri ve talepleri yetersiz buldu. “Şunlar şunlar da olmalıydı. Ayrıca şu niye yok” gibi itirazlar dillendirildi. Oysa ilk imzacıların kompozisyonuna, bugüne kadarki siyasal duruşlarına, siyasal tercihlerine, ideolojik yönelimlerine bakıldığında “Yok yav ! Bu kadar geniş bir pakette, bu kadar farklı çizgideki imzacı bir araya gelmiş öyle mi” diye şaşmak gerekiyordu.

Şaşıranlardan biri bendim.

Ama ilk imzacılardan biri de bendim.

Dahası bu etkinliği başlatan, parti adını öne çıkarmaya, örgütsel çıkar sağlamaya gerek duymadan yaygınlaştıran Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin de üyesiyim.

“Bana düşmez. Hele başkaları yazsın; öneminin altını çizsin” diye bekledim.

Keşki beklemeseymişim.

Çünkü bu çağrı gazetelerde sık sık (hatta fazla sık) rastladığımız “Aralarında falan filan ve filan falanın da bulunduğu 100 aydının imzası ile  yayınlanan bildiride” diye başlayan ve bence aşınmış, etkisini epey yitirmiş bir imza etkinliği olarak algılandı ve umulan (en azından benim umduğum) yankıyı yaratmadı.

*    *    *

T24 haberi yayınlarken pek sevimli bir başlık kullanmıştı:

Aydınlar imecesi!

İmece: Kadim bir Anadolu geleneği. Kişisel çıkar için değil, ortak çıkar için, dayanışma ruhunu diri tutmak için elele vermek. Harman kalkacaksa harmanı kaldırmak; yıkık değirmen onarılacaksa değirmeni onarmak; komşunun tek başına üstesinden gelemeyecği işi hep birlikte kotarmak ve o komşunun da bir gün senin zorunu kolaylaştıracağını bilmek…

Adalete ve Saygıya Çağrı metninin imzacıları “Eh işte önümüze konan bir metne imza attık ve görevimizi yaptık” kolaycılığı ile değil gelecek günlerde o demokratikleşme paketinde öngörülenlerin nasıl ete kemiğe büründürüleceğini, baskı yapılacaksa kime, nasıl yapılacağını, öneri üretilecekse kimlerle nasıl üretileceğini kararlaştırmak ve kalıcı bir vicdan ve demokrasi hareketine işlerlik kazandırmak üzere imza koymuşlardı.

Burada uzun uzun bildiriyi yineleyecek, altı çizilmesi gereken noktaları dikkatinize sunmak niyetinde değilim.

Ama…

Ama şu linki tıklayarak tam metne ve genişletilmiş ilk imzacılar listesine ulaşabilirsiniz. Dilerseniz ve aklınız yatarsa imzanızı da atabilirsiniz.

Ama daha önemlisi bu adalet ve saygı çağrısının hedefiyle mutabıksanız gelecek günlerde o hareketi izlemeye devam edin. Böylece ben de kendi imzamı da taşıyan bir metin için böyle tanıtıcı yazılar yazmak zorunda kalmayayım.

Aklınız yattıysa buyrun tıklayın:

http://www.change.org/adaletvesaygi

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"