26 Kasım 2013

Açıklıyorum: T24 bir terör örgütüdür…

T24 son haftaların çok önemli bir haberini yayınladı: Haklarında mahkemece telefonlarının dinlenmesi izni verilmiş meslektaşlarımızın dosyaları yargıçların önüne sadece kod adlarıyla gitmiş ve “Gizli servis faaliyetlerinin – doğası gereği- gizli yürütülmesinin zorunlu olduğunu bilen/takdir eden yargıçlar” da “kurulan koordinasyon çerçevesinde” MİT’ten gelen bu isteği kabul edip dinleme izni vermişlerdi.

Hatırlıyor musunuz ?

(Aslında bu yazının ilk cümlesi “Herhalde hatırlıyorsunuz” olacaktı. Ancak öylesine bir tepkisizlik ve suskunluk yaşıyoruz ki “Belki de hatırlayan yoktur” kaygısıyla değiştirdim ve “Hatırlıyor musunuz” soru cümleciğinde karar kıldım. Hatırlayanlardansanız, üstünüze almayın…)

T24 son haftaların çok önemli bir haberini yayınladı:

Haklarında mahkemece telefonlarının dinlenmesi izni verilmiş meslektaşlarımızın dosyaları yargıçların önüne sadece kod adlarıyla gitmiş ve “Gizli servis faaliyetlerinin –doğası gereği– gizli yürütülmesinin zorunlu olduğunu bilen/takdir eden yargıçlar”  da “kurulan koordinasyon çerçevesinde” MİT’ten gelen bu isteği kabul edip dinleme izni vermişlerdi.

Aynı haber ertesi gün Cumhuriyet’te ve Radikal’de de yer aldı.

Başka?

Başka tısssss!..

Anlı şanlı ana akım medya, kağıt gazetesiyle, televizyonu ile böyle bir olayı görmezden gelmeyi yeğledi.

Medyada böylesi bir “demokrasi körlüğü”ne ilk kez rastlamıyoruz ve adeta alıştık. Zaten ana akım medyaya söylenmesi gerekeni Doğan Akın dün söyledi.

Peki ama medya görmezden geldi diye bir kepazelik, hatta anayasal bir suç ortadan kalkar mı?

“Koordine edilmiş” yargıçlardan Metin Özçelik, haberin patlamasının ertesi günü bir açıklama yaptı. Gözlerimizin içine baka baka üfürdü: "Sadece kod adı varsa, talepte bulunan kurumun gerçek isimleri bilmediği kabul edilir".

Eh böyle düşünen (düşünebilen) bir yargıç bulunca MİT gibi sabıka kaydı çok kabarık bir kurum da enayi değil ya, her dinleme iznini kod adı kullanarak ister ve yargıç(lar) da “Kurumun gerçek adı bilmediği”ni kabul edip imzayı basarlar.

Oysa yargıç, dinleme izni vermekle ilgili yasayı okusa bu açıklamasının bile suç itirafı olduğunu anlayacaktı. Ama hepimizin “salak yurttaşlar” olduğuna öylesine güvenmiş ki duraksamadan üfürdü. HSYK yetkilisinin “Olmaz öyle şey” yollu açıklaması da sonucu etkilemedi.

Hükümet suskun kalıp kepazeliği ve suçu toplumsal belleğin derinliklerinde unutulmaya terketti.

MİT’ten ise herhangi bir özür gelmedi.

Eh, yurttaşlar da yeri göğü birbirine katmadı,

Yani elbirliği ile “cambaza bak cambaza” oyununa katıldık.

Mutluyuz…

*    *    *

Yasadışı dinlemenin yargı destekli olanı hiç bu kadar açık seçik ortaya çıkmamıştı.

Kimse “Suça karıştıklarından kuşkulanılanları takip etmek için telefon dinlemesi şart” filan gibi yavelerle, suça kulp takmaya kalkmasın. Açığa çıkan olayda dinlenenlere bakın: Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Markar Eseyan, Amberin Zaman, Mehmet Altan…

Bir de MİT’in mahkemeye verdiği 30.10.2008 tarih ve 2008/246 sayılı savunma yazısında söylenenlere bakın:

“MİT İstanbul Bölge Başkanlığı’nın 30/10/2008 tarih ve 2008/246 sayılı yazısında Ülkemize yönelik tevcih edilen terör ve uluslararası terör unsurlarıyla irtibatı bulunan ve devletin bölünmez bütünlüğünün, kamu düzeninin korunması, halkın can ve mal güvenliğine, terörist faaliyetlere yönelik eylemlerin hazırlık aşamasında deşifre edilebilmesi ve bu tür eylemlerin önlenebilmesi amacıyla üzerine yönelik başka bir kontrol unsuru bulunmayan istihbari mahiyette devam eden çalışmalar doğrultusunda yasadışı eylemleri ve hakkında aşağıda bilgi bulunan şahısla ilgili bilgi toplamak için ...”

Demek ki neymiş?

MİT, beş gazeteci arkadaşımızı  “terör örgütleriyle irtibatları bulunduğu” ve girişecekleri eylemlerin “hazırlık aşamasında deşifre edilmesi” için dinlemiş…

Ne dersiniz ?

Sizce Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Markar Eseyan, Amberin Zaman ve Mehmet Altan terör ve uluslararası terör unsurları ile irtibata girmiş olabilirler mi? Terörist eylemler için hazırlık yapmakta olabilirler mi ?

Bu arkadaşlarımızın savundukları siyasal çizgiyle mutabık olmayabilirsiniz; taban tabana zıt da olabilirsiniz. Ama yine de yukarıdaki soruya “Evet, onlar terör örgütleri ile bağlantılı olabilirler ve bu amaçla eyleme hazırlanıyor olabilirler” der misiniz ?

Soruya cevabı “Evet” olanlara ve koordine edilmiş yargıçlara başvurup dinleme izni almayı düşünüyorsa MİT’e  beyanımdır:

Arkadaşlar, ben de uluslararası terör örgütleriyle bağlantılıyım ve yakında çok önemli bir terör eylemine hazırlanıyorum. Ayrıca yalnız değilim. Ben, Doğan Akın, Hasan Cemal, Murat Sabuncu, Hakan Aksay, Oya Baydar, Cem Sey, Vedat Özdan bir terör hücresinde birlikteyiz. Dış bağlantılarımızdan Umut Özkırımlı sorumlu.

Son eylemimiz MİT’in telefon dinleme izni için yargıçları ayarlamasıyla ilgili haberimizdi.

Yakında yine öyle haberler yayınlama hazırlığındayız…

Bir an önce önlem alın…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"