Daha ilk satırdasınız. Bence bu Tırmık’ı okumaya ara verin ve önce Vedat Özdan’ın “Euro ve AB rüyasının sonu mu” başlıklı son yazısını sindire sindire bir okuyun. Özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine giden yolda yavaş yol almasından yakınanlar; Avrupa Birliği yolculuğunun, Türkiye için Batı Avrupa demokrasi standartlarına ulaşmakta hızlandırıcı, kolaylaştırıcı bir etki yaratacağı için desteklenmesi gerektiğine inananlar...
Tamam mı; okudunuz mu ?
İyi...
Şimdi kestirme söyleyelim: AB deyince akıllarına öncelikle ve hatta sadece Kopenhag kriterleri gelenler için “AB’nin öteki yüzü” üstünde düşünmek için bu yazı iyi bir fırsat ve olanak...
Şimdi şu cümleye dikkatinizi çekmek isterim. Aktarıyorum:
“...Ekonomik ve Parasal Birlik, gümrük birliğinin bir adım daha ilerisidir. Anlaşmaya taraf ülkeler kendi aralarında gümrük vergisi olmaksızın ticaret yapar, anlaşmaya taraf olmayan ülkelerden ithalat yaparken herkes aynı tarifeyi uygular ve tek bir para birimini kullanır. Yani para politikaları da ortak olur. İşte AB’nin de (bugün) kısmen geldiği entegrasyon noktası burasıdır...”
Ekonomi bilimi söz konusu olduğunda benim gibi ve benim kadar cahil olanlar için yukarıda alıntılanan paragrafın anlamı pek yalın. AB’ye bencileyin bakanlara göre AB şu anda Avrupa ulus-devletlerinin hemen tümü arasındaki sınırları kaldırmış; herkese AB yurttaşı kılan ortak (kırmızı) pasaportlar dağıtmış; bütün pazarlarda Euro adlı ortak para birimini geçerli kılmış; Drahmi’yi, Frank’ı, Mark’ı, Florin’i, Peçeta’yı, Peseta’yı, Liret’i, Kron’u antika para kolleksiyoncuların ilgi alanına yollamış; bütün AB ülkelerinde trafik işaretlerini ve kurallarını standartlaştırmış, Strassburg ve Brüksel’i adım adım tüm Avrupa’nın başkenti haline getirmekte olan, Avrupa Birleşik Devletleri yolunda zikzaklarla da olsa ilerleyen ve... Ve en önemlisi bütün AB ülkelerinde Kopenhag kriterlerine uyumlu bir demokrasiyi zorunlu kılıp ete kemiğe büründürmüş bir siyasal birliktir...
Vedat Özdan ise bugün gelinen noktayı yukarıda alıntılanan paragrafla özetliyor ve buna göre gelinen noktanını özeti “para politikalarında ortaklık”tan ibaret.
Hımmmm... Demek AB’ye böyle de bakılabiliyor; demek Kopenhag panceresi yerine Maastricht penceresinden bakılınca bugünün AB’sinin tanımı bu kadar yalın.
Bitmedi. Yine Vedat Özdan’dan tek cümlelik bir alıntı:
“...(AB’de) Bir sonraki aşama ise tam ekonomik entegrasyondur, ki buna ‘Politik Birlik’ diyenler de vardır...”
Bense AB’nin bir sonraki aşamasını tanımlamam istense şu cümleyi kurardım:
“...Bir sonraki aşama ise politik birliktir, ki buna ‘tam ekonomik entegrasyon’ diyenler de vardır...”
* * *
Vedat Özdan’ın AB tanımlaması ile benimki arasında Çin seddi yok. Zıtlık da yok. Sadece AB’nin iki yüzü var.
Ve bugün gelinen noktada vurgulanması gereken, öne çıkarılması, altı çizilmesi gereken Vedat Özdan’ın AB’si. Dilerseniz Maastricht AB’si de diyebilirsiniz...
Türkiye solunda AB ile bütünleşmeyi, Türkiye’nin AB üyeliğini savunanlar (Biliyorsunuz ben de onlardan biriyim) sürekli “Şirketler Avrupası'na karşı emeğin Avrupası'nı örmek, yaratmak için öteki AB ülkelerinin emekçileri, aydınları, demokratları ile omuzdaşlaşmaktan” söz ederler.
Ama emeğin Avrupası’nı yaratmak deyince siyasal birlik, siyasal eylemlilikten önce bugünkü Avrupa Birliği’ni Maastricht penceresinden bakarak değerlendirmeyi başarmak gerek. Yoksa güzel bir ütopyanın türküsünü söyler dururuz...
* * *
Not: Bu yazıyı okuduktan sonra “Türkiye’yi bölmek, parçalamak ve yutmak isteyen AB emperyalizmine karşı...” diye başlayan yorumlar döktürecek kimi okurlara, tek satır yazmadan önce hem bu Tırmık’ı, hem Vedat Özdan’ın yazısını bir kez daha okumalarını öneririm... Umarım önerimi ciddiye alırlar...